Sizi ayırmaya çalıştığım için kendimi çok kötü hissediyorum. | Open Subtitles | اسمع، أشعر بالسوء بخصوص محاولة التفريق بينكما. |
Daha sonra aşağıya buna benzer atölyelere indiriyorlar, ve insanlar bu plastikleri rengine, şekline, niteliğine veya bildikleri herhangi başka bir tekniğe göre ayırmaya çalışıyorlar. | TED | ويجلبونها للأسفل لورش صغيرة كهذه ويحاول الناس جاهدون فصل البلاستيك على حسب اللون والشكل والملمس بأي طريقة يستطيعون |
Pozisyonunu koru bizi ayırmaya çalışacaklar. | Open Subtitles | سوف يذهبون في أماكن مختلفة في محاولة تفريقنا. |
Kavgaya ayırmaya çalışan adam her zaman sonunda göğsüne bıçağı yer. | Open Subtitles | الرجل الذى يحاول فض الشجار ينتهى بة الامر بسكينة فى صدره |
Bizi bölmeye çalışıyorlar. Diğerlerinden ayırmaya. | Open Subtitles | إنهما يحاولان تفرقتنا, يجذبونا بعيداً عن الآخرين. |
Şimdi, bu duygusal farklılığın her konuştuğunuzda geleceği şu andan ayırmaya sinsice sizi zorladığını farz edelim. | TED | لنفترض أنّ هذا الاختلاف الجوهريّ يجعلك تفصل الحاضر عن المستقبل ببراعة كلّ مرّة تتكلّم فيها. |
Arabayı çekiciden ayırmaya çalışan bir ahmak görmüşler. | Open Subtitles | يقولون أنهم شاهدوا أحمق هنا يحاول تفكيك سيارة |
İşte burası bizim vücudu bölüp ayırmaya başladığımız ve verilen sağlık hizmetini ufak bölüm ve parçalara bölmeye başladığımız yer. | TED | وهو المكان الذي بدأنا فيه تطوير هيكلية قامت حرفيا بتقسيم الجسم, و تقسيم الرعاية الصحية إلى أقسام و غرف. |
Ama patronumun sınır çekememe sorunları var o yüzden işle hayatımın geri kalanını ayırmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | لكن رئيسي يتسمّ بالفصل بين الأمور، لذا أبقِ عملي منفصلاً عن باقي حياتي. |
Diğerleri bizi ayırmaya çalıştığı zaman bu durum bizi bir araya getirdi. | Open Subtitles | عندما يحاول الآخرون التفريق بيننا فذلك يجعلنا نتحد أكثر |
Herkesi ayırmaya çalıştığına göre çok endişeleniyor olmalısın. | Open Subtitles | إنك حتمًا قلق جدًا طالما تحاول التفريق بين الجميع. |
Sanırım bazı insanlar birbirleri için yaratılmışlar, ve hiçbir zorluk onları ayırmaya yetmiyor. | Open Subtitles | "أعتقد أنّ بعض الناس قد خلقوا لبعضهم" "وما من ساعة شدّة يمكنها التفريق بينهم" |
Bunun bir başka versiyonu nükleik asitleri ayırmaya yarar. Bu da, arazide nükleik asit testlerini yapabilmemizi mümkün kılar. | TED | نسخة أخرى تمكننا من فصل الأحماض النووية لنتمكن من إجراء اختبارات الأحماض النووية في الموقع |
Şimdi göreviniz oturup gerçekle yalanı birbirinden ayırmaya çalışmak. | Open Subtitles | مهمتكم الآن هي الجلوس ومحاولة فصل الحقائق عن الهوى. |
İyi yanı veya kötü yanı fark etmez çünkü o öldü ve bence onu sen aklında ayırmaya çalışıyorsun ki bence bir yardımı olsun diye, bırak Pheobe gitsin. | Open Subtitles | إنَّ كِلا جانبيه الطيب والسيء قد ماتا ولا أعتقد بأنَّ فصل جانبيه الطيب والسيء في بالكِ سيجعلكِ تتحسنين بداخلكِ |
Birbirimizi görmeye başladığımızdan beri bizi ayırmaya çalışıyorsun. | Open Subtitles | لا ليس صحيح ، انتى تحاولى تفريقنا منذ قبل ان نتواعد |
Bizi ayırmaya, beni almaya çalıştıkları hasta olduğumu, insanlara zarar vermek istediğimi söyledikleri zaman onlara izin vermedi. | Open Subtitles | عندما حاولوا تفريقنا و أخذى بعيدا لأنهم قالوا أنى مريض |
Jen'in içtiği zamanlardan kavga ayırmaya alışığım. | Open Subtitles | انا مُعتاد على فض القتال عندما تشرب جين |
O yalancı orospu bizi ayırmaya çalışıyor, bunu biliyorsun! | Open Subtitles | ليلي هذه الغانيه .. تحاول تفرقتنا بكذبها وأنتى تعلمين هذا |
İnsanlar sosyal varlıklar. Onları tek bir alanda tutmaya veya ayırmaya çalıştığınızda direnirler. | TED | إن البشر حيوانات اجتماعية، فهُم يقاومون حين تحاول أن تقيد حركتهم وحين تحاول أن تفصل بينهم. |
Arabayı çekiciden ayırmaya çalışan bir ahmak görmüşler. | Open Subtitles | يقولون أنهم شاهدوا أحمق هنا يحاول تفكيك سيارة |
Kerneli ayırmaya karar verdik, yani büyük tek bir programdan... bir sürü küçük programlara ayırmaya karar verdik. | Open Subtitles | قررنا تقسيم النواة, والتي تكون عادة برنامج واحد الى مجموعة برامج صغيرة |
Hayatındaki her şeyi ayırmaya devam ediyorsun işini, aileni, muhbirleri. | Open Subtitles | إجعلي كل شيء بحياتك منفصلاً... العمل, العائلة, المخبرين |
Ama böyle mükemmel bir çifti birbirinden ayırmaya dayanamadım. | Open Subtitles | نادراً ما أشذّ عن خطةٍ ما ولكن قلبي لم يطاوعني على تفريق |
Lana'yla beni ayırmaya çalışıyorsan, işe yaramayacak. | Open Subtitles | إذا كنت تحاول تفريقي عن لانا فلن ينجح هذا |
Dedi ki, babana güvenmem sorumsuzluk olurmuş ve ikinizi ayırmaya çalışmalıymışım. | Open Subtitles | قالت بأنه كان عملاً غير مسؤلاً مني أن أثق به أن يكون معكِ و يجب أن أحاول أن أفرق بينكما |