Bu nedenle aynı zamanda bir taşıyıcı. Şu alışılmadık gen. öyle değil mi? | Open Subtitles | ومن ثم, وقال انه هو أيضا الناقل هذا الجين غير عادية, أليس كذلك؟ |
Ne, hapiste olduğum için, ...aynı zamanda bir araba hırsızıyım, değil mi? | Open Subtitles | ماذا، بسبب أنني كنت في السجن، فأنا أيضا سارقة سيارات، أليس كذلك |
Motor bozulur. Korkularımız aynı zamanda bir romanın sayfalarında bulabileceğiniz kadar gerçekçi tasvirler içerir. | TED | مخاوفنا أيضا تميل إلى أنت تحتوي مجازات والتي قد تكون واضحة مثل ما قد تجده في صفحات رواية |
aynı zamanda bir sürü kötü adamı da hapse yolladın. | Open Subtitles | وقضيت على الكثير من المجرمين في الوقت نفسه |
Aynı zamanda, bir çalışmanın kolayca anlaşılabilmesinden emin olmak. | TED | هو أيضًا يعني أن تكون متأكدًا من أن هذه الوثيقة أو الدراسة سهلة الفهم. |
aynı zamanda bir de ziyaretcimiz oldu, Azerbeycan'dan bir bakan ofisimize bizi ziyarete geldi. | TED | في نفس الوقت كان لدينا زائر وزير من اذربيجان قدم لمكتبنا |
Ve pek çok bilim insanının aynı zamanda bir tarihçi olduğu gerçeğini öğrendim. | TED | وعرفت أن، في الواقع، الكثير من العلماء المؤرخون أيضا. |
aynı zamanda bir yağmur damlasını durdurup içindeki duyguya bakabiliyorsunuz. | TED | يمكنكم أيضا إيقاف احدى قطرات المطر و فتح المشاعر التي بداخلها. |
Ve balina avına gelince, aynı zamanda bir heyecan seviyesi fikri var. | TED | وفي حالة صيد الحيتان هذه، يكون أيضا هناك فكرة مستوى الإثارة. |
Sadece harika değil aynı zamanda bir tehdit. | Open Subtitles | ليست فقط غريبة بل تشكل تهديدا حقيقيا أيضا. |
aynı zamanda bir şeyler saklamak için. | Open Subtitles | هو أيضا أن يخفي شيء. الشّيء الذي لا أحد يعتقد للبحث عن. |
aynı zamanda bir işbirlikçinin. | Open Subtitles | ولو أنك مهتمة عندى أيضا شرائط للعملاء والمتعاونين |
Bu alıcı aynı zamanda bir vericiymiş. | Open Subtitles | انظروا جهاز الاستقبال هو أيضا جهاز إرسال |
Bu yüzden tüm bunların aynı zamanda bir araya gelmiş olması açıkça çok ilginç ve heyecan verici, ama bilim yoluyla yanıtladığımız bazı sorularda çoğu kez olduğu gibi, anlamamız gereken daha bir sürü şey var. | Open Subtitles | لذا فمن الواضح أنه مثير للاهتمام أن يتضح كل هذا في الوقت نفسه لكن كما هو الحال دائماً في العلم |
Yale Hukuk bülteni için mekanik bağlar üzerine makalemi hazırlarken aynı zamanda bir psikiyatr olan seçkin bir profesöre danıştım ve o da gemler ve bağların aşağılayıcı, acı verici, ve korkutucu oldduğu konusunda benimle hemfikirdi. | TED | بينما كنت أستعد لكتابة مذكراتي الدراسية عن القيود الآلية لمجلة الحقوق لجامعة ييل شاورت استاذ قانون مشهور و طبيب نفسي في الوقت نفسه و قال أنه بالتأكيد يوافق أن القيود مهينة مؤلمة و مخيفة. |
Ve aynı zamanda bir kafenin dışında yağmurda ıslanmak. | Open Subtitles | بينما في الوقت نفسه يجري غارقة من قبل هطول الامطار في مقهى في الهواء الطلق... |
Okulun ilk günü her sınıftan öğrencilerime aynı zamanda bir karikatürist olduğumu söylediğimi hatırlıyorum. | TED | أتذكّر قولي لطلابي في أول يوم لكل فصل أنّي أيضًا رسّام كاريكاتير. |
Hamamböceğini bulduğunda aynı zamanda bir duyu organı olan iğnesiyle onu sokar. | TED | وعندما تجد واحدًا، تقوم بلسعه بإبرة هي أيضًا عضو للإحساس. |
Yıllar boyunca, gördüm ki animasyonlar sadece bir fikri anlatmakta değil aynı zamanda bir hipotezi keşfetmek için de gerçekten faydalı. | TED | عبر أعوام، وجدت أن الرسوم المتحركة ليست مفيدة فقط في توصيل فكرة، لكنها حقًا مفيدةً أيضًا لاستكشاف فرضيةً. |
Aynı zamanda, bir 747 kargo uçağı istiyorum deposu dolu halde ve benim direktifim doğrultusunda bir yerde bekletilecek. | Open Subtitles | في نفس الوقت اريد تحويل طائرة شحن 747 مملوءة بالوقود و موضوعة في تصرفي |
Bu bir uyarıdır, Bloom, ve aynı zamanda bir teklif. | Open Subtitles | هذا إنذار يا بلوم , و عرض في نفس الوقت |
Aşk çok garip bir şey çünkü birisini gerçekten seviyorsanız aynı zamanda, bir noktada o kişiden nefret ediyorsunuzdur. | Open Subtitles | الحب الحب شيء غريب لانك لو تحب شخص ما حقاً اعتقد انك تكره في نفس الوقت |