Tabii böyle şeyler için marketler var. | Open Subtitles | أقصد، في الواقع هناك سوق لهذا النوع من الأشياء |
böyle şeyler için kitaplar daha güvenilir olur. | Open Subtitles | أحياناً الكتب الحقيقية هي الأكثر مصداقية لهذا النوع من الأشياء |
Ama bugünlerde böyle şeyler için hiç vaktim yok. | Open Subtitles | ولكن حاليا لا أجد متسعا من الوقت لهذه الأمور |
İnterpol'ün böyle şeyler için insanların yemeğini engellemek gibi bir alışkanlığı mı var acaba? | Open Subtitles | هل الشرطة الدوليةُ معتادة على مقاطعة الناس لهذه الأمور التافهه؟ |
Siz çocuklar böyle şeyler için endişe etmeyi bırakmalısınız. | Open Subtitles | لا يجب عليكم أيها الأولاد القلق حول هذه الأمور |
Sanırım böyle şeyler için yalan söylemezsin. | Open Subtitles | أعتقد أنكِ لا تكذبين حول هذه الأمور |
böyle şeyler için Tanrı vergisine mi sahipsiniz Bayan Marple? | Open Subtitles | هل تملك موهبة لمثل هذه الأمور يا انسة ماربل ؟ |
Ama böyle şeyler için artık modern ilaçlar var. | Open Subtitles | هناك علاج جديد لهذا النوع من الأشياء |
böyle şeyler için hemen aranmayacağım bir iş bulmalıyım. | Open Subtitles | عليّ ان أحصل علي وظيفة حيث لا يمكن الاتصال بي علي الفور لهذه الأمور |
Normalde böyle şeyler için dedektif yollamazlar. | Open Subtitles | لا يرسلون محققين لهذه الأمور عادةً |
Onun böyle şeyler için zamanı yok. | Open Subtitles | ليس لديها وقت لهذه الأمور. |
Ralph, bence çok tatlı birisin ama ben böyle şeyler için henüz hazır değilim. | Open Subtitles | (رالف) أعتقد أنك لطيف ، لكن لست مستعدة لمثل هذه الأمور |
Babamın böyle şeyler için genellikle gönderdiği adam uygun değil o yüzden Meksika'dan Simon'u gönderdi. | Open Subtitles | الرجل الذي يرسله والدي في العادة لمثل هذه الأمور لم يكن متاحاً... لذا أرسل (سيمون) من (المكسيك). |