Siz, namuslu bakireleri bilmem; ama ben buraya güzel anılar için geldim. | Open Subtitles | أنظرن, لا أعرف عن طهركنّ أيتها العذارى ولكني هنا لصنع بعض الذكريات |
Prensesimiz sana bakireleri Tanrı'mıza nasıl hazırladığımızı göstersin. | Open Subtitles | اميرتنا سوف تريك كيف نجهز العذارى لالهنا |
Üstsüz bakireleri çok sık görmüyorsun. | Open Subtitles | انت لا ترين الكثير من العذارى بدون قمصان |
Derler ki, Erzsebet bu kalede sonsuza kadar genç ve güzel kalmak için masum bakireleri öldürüp, kanlarıyla yıkanmıştır. | Open Subtitles | ولقد قيل أنها هنا قامت بتعذيب وقتل العذارى البريئات لكى تستحم فى دمائهم وتبقى شابة وجميلة للأبد |
Nasıl bir şey bâkireleri ve altını sever? | Open Subtitles | حسنا من هو الذي يفضل العذاري والذهب؟ |
Zamanın başlangıcından beri, saf ve masum bakireleri kirletiyorum. | Open Subtitles | لقد لوثت العديد من العذارى الطاهرات البريئات منذ بداية الأزمان |
Güzellik Canavarı sadece bakireleri öldürür diyorlar. | Open Subtitles | يقولون بأن الجميلة المتوحشه لا تقتل إلا العذارى |
bakireleri ve altınları ne sever? | Open Subtitles | ما هي الأشياء التي تحب العذارى والذهب؟ التنانين |
Bethlehem'den gelen hipiden önce onlar bakireleri benim üzerime atarlardı. | Open Subtitles | بسبب ذلك الهيبي من بيت لحم قبله كان الناس يرمون العذارى عليّ |
Burası bakireleri kurban ettikleri yer olmalı. | Open Subtitles | يجب أن يكون هذا حيث ضحى العذارى. |
Ve sapıktı da. O bakireleri satıyordu. | Open Subtitles | و منحرف أيضاً، كان يشتري العذارى |
Ernest ve diğerleri bakireleri teslim etmeye devam ettiler. | Open Subtitles | إيرنست والآخرون إستمرّوا بتسليم العذارى |
bakireleri tercih ederiz. | Open Subtitles | نُفضّلُ العذارى. |