| Sen yanımdayken... tüm dünyayla barışık olduğumu hissediyorum. | Open Subtitles | وعندما تكون قريبة مني افكر اني في سلام مع كل العالم |
| Aradığım kişi, güvenebileceğim güçlü kendisiyle barışık benden daha iyi biri olmalı. | Open Subtitles | "شخص ما... أستطيع أن أثق به" "شخص قوي شخص في حالة سلام مع أنفسهم" |
| Ve mevkisiyle de barışık görünüyordu. | Open Subtitles | وبدى كأنه في سلام مع حالته. |
| Eğer yardımı olacaksa, bununla barışık görünüyordu. | Open Subtitles | إن كان هذا يساعد فإنه كان يبدو وكأنه مرتاح |
| Önemli olan, kendinle barışık olman ve etrafındaki insanlara da böyle hissettirmen. | Open Subtitles | المغزى أنّك مرتاح مع نفسك، وتجعل الناس حولك يشعرون بالراحة. |
| Elbette, maskülenliğinle barışık olduğunu gösterir. | Open Subtitles | بطبيعة الحال، فإنه يظهر أنك مرتاح... ... مع رجولتك |
| Ama Danielle kendiyle çok barışık. | Open Subtitles | لكن " دانييل " متصالحة مع نفسها |
| Şimdi kendimizle barışık haldeyiz, ve insanlık bir bütün oldu. | Open Subtitles | الآن نحن بسلام مع أنفسنا توحّد الجنس البشري |
| Maggie, hayatınla barışık gözüküyorsun. | Open Subtitles | ماجي) تبدين في حالة سلام مع كل شيئ) |
| - Sen de bununla barışık mısın? | Open Subtitles | -وأنت في سلام مع تلك الحقيقة؟ |
| Bununla barışık görünüyor. | Open Subtitles | يبدو وكأنه مرتاح للأمر |
| İşte kendisiyle barışık bir genç adam. | Open Subtitles | هذا شاب مرتاح لما هو عليه |
| Çünkü kendiyle barışık bir adam. | Open Subtitles | لأنّه مرتاح مع نفسه |
| - Kendimle asla barışık olmayacağım. | Open Subtitles | -لن أكون متصالحة مع نفسي أبداً |
| Hiçbir şey tıbbi yardım ödeneğini iptal etmekten güzel olamaz. Kendimi doğayla barışık hissediyorum. | Open Subtitles | لا يوجد شيء مثل إلغاء خطة العقاقير للموظفين ليشعر المرء بسلام مع الكون |