Ben tüm insanlara, barış ve mutluluk getireceğime inanıyorum. | Open Subtitles | لقد ظننت أنها قد تعطى السلام و السعادة لكل الرجال |
Jedi Şövalyeleri Eski Cumhuriyette barış ve adaletin koruyucularıydılar. | Open Subtitles | كانوا حراس السلام و قضاة الجمهورية القديمة |
Bu şehre gelen müşterilerimizin çoğu askeri sanayi en az 50 yıl için barış ve huzur getirecek kontratlarla geliyorlar. | Open Subtitles | لجلب السلام و الرخاء الى صناعه السلاح لخمسين عام قادم |
Bilim vardı. Sanat vardı. barış ve sevgi vardı. | Open Subtitles | لقد كان هناك علوم . كان هناك فن ، كان هناك سلام و حب |
Cesur davranışların barış ve demokrasinin üzerine kurulduğu yapı taşlarıdır. | Open Subtitles | تصرفاتك الشجاعة هي الأصلب وقت الديموقراطية و السلام.. دائما شامخة |
Diyelim ki, birlikte, karmaşık geçmişleriyle barış ve uyum içinde yaşıyorlar ve kendi sorunlarını akıllı birer yetişkin gibi çözüyorlar. | Open Subtitles | دعونا نقول ماضي معقد يعيشون معا بسلام و تناغم و يحلون مشاكلهم كالكبار العقلاء |
Havaalanındaki bu yeni ve daha büyük tehlike herkesin hayatını tehdit ediyor ve barış ve sevginin yaşandığı tatil sezonunu bir kabusa dönüştürdü. | Open Subtitles | ان تهديد عدد اكبر من الجثث الجديدة في المطار يحوم حول رأس الجميع و موسم العطل حيث السلام و الحب أصبح كابوسا |
Sanırım birimizin bütün dünya için barış ve mutluluk dilemesi gerekiyor. | Open Subtitles | أعتقد أنه يتوجب على كلّ واحدٍ منا أن يتمنـّى السلام و السعادة في كل العالم |
barış ve sevgi hakkındaki konuşmaları Çinli kızıl üstatlarımı çileden çıkarıyor. | Open Subtitles | كل كلامه عن السلام و الحب يغضب أسيادى الصينيين الشيوعيين |
barış ve sadeliğin tarafındayım, Bay Lud. Bu yüzden BM'e geldim. Sade diplomasi. | Open Subtitles | أنا مع السلام و الإستقرار يا سيد لود من أجل هذا جئت للدبلوماسيه الهادئه للأمم المتحده |
"Adalet, barış ve gereksiz yere Romalı kanı dökülmesini önlemek için, | Open Subtitles | بغية العدل و السلام" و تجنباً لإراقة غير ضرورية لدماء رومانية |
bütün vatandaşlarına adalet, barış ve toprak sunan bir Roma, | Open Subtitles | روما توفر العدل، السلام و الأرض لكل مواطنيها |
barış ve sevgi! Haydi! Hiçbir erkek kavga etmeye değmez! | Open Subtitles | هيا يا فتيات , السلام و الحب لا يجب أن تتقاتلا من أجل شاب |
Ben sadece barış ve sessizlik, ve de suyunu sıkacağım zengin bir eyalet istiyorum! | Open Subtitles | . أريد سلام و هدوء . و مقاطعة لطيفة غنية لأحكمها |
İnsanlar kendi sorunlarını çözebiliyordu ve o sıralar dünyaya barış ve iyilik hakimdi. | Open Subtitles | الناس كانوا يحلون مشاكلهم بأنفسهم و كان هناك و قت سلام و أوقات جيدة في العالم |
Hartum'un boşaltılmasında bulunmak ve ardında barış ve düzeni sağlayarak ayrılmandır. | Open Subtitles | و تفعل ما بوسعك لتترك النظام و السلام هناك |
Flemenk hep barış ve aşka gitmeden önceki bir çift ilaç masrafları ama başka bir şey yok. | Open Subtitles | ثنائي من مزوّدي المخدّرات، و قبل السفرة الهولندية كانا يعيشان بسلام و محبّة .لكن لا شيئ آخر |
Bunların hepsi barış ve refah düzeninin birer parçası. | TED | كل تلك العناصر من أجل إحلال السلام والازدهار. |
İnanç, barış ve güven gibi sözlerin ardına gizleniyorlar. | Open Subtitles | يختفون وراء كلمات مثل الإيمان , والسلام و الثقة |
Girişimlerimizi artırmamız ve Dünya'ya barış ve sükûneti getirmemiz için bize ilham verdiniz. | Open Subtitles | ألهمنا ما قمتم به بأنّ نُضاعف جهودنا، لنجلب السلام والسكينة إلى الأرض. |
barış ve istikrarın sağlanmasında sahip olduğumuz en önemli aletlerden biri de silahtır. | TED | إن السلاح هو أهم اداة تُستخدم لأجل السلام والاستقرار نملكها في هذا العالم |
Dünyanın barış ve sevgi ile taşan olurdu biz sadece daha konuştuk yalnızca. | Open Subtitles | سيكون العالم أفضل بالسلام و الحب إذا فقط استطعنا أن نتحدث أكثر |