Bazı insanlar seksi barışmak için kullanıyor. | Open Subtitles | بعض الناس يستخــــدمون الجنس كوسيلة للتعويض. |
Kısacası, barışmak için geldim. | Open Subtitles | أنه كافي لقول ، لقد جئت للتعويض. |
Buraya barışmak için geldim. | Open Subtitles | أنا هنا لأتصالح معك |
Sizinle barışmak için geldim. | Open Subtitles | جئت لأتصالح معك |
Buraya barışmak için gelmiştim. | Open Subtitles | أنا أتيتُ هنا لصنع السلام بيننا |
Yalan söylüyor! Buraya barışmak için gelmemiş! | Open Subtitles | إنها تكذب هي ليست هنا من أجل المصالحة |
Babamın ölümüyle daha da yoksulllaşan annem, gururunu bir kenara bırakmış ve ailesiyle barışmak için bir çaba harcamıştı. | Open Subtitles | ...صرنا نعاني الفقر المُدقع بعد وفاة أبيّ ...ابتلعت أميّ كبريائها ...و بذلت جهداً للتصالح مع عائلتها |
Elbet bir gün onunla yüzleşmen gerekecek, ve yüzleştiğin zaman eminim o da barışmak için senin kadar istekli olacaktır. | Open Subtitles | عليك مواجهته في وقت ما وعندما تواجهه، أنا متأكدة بأنه سيسعى أيضاً للصلح. |
Kısacası, barışmak için geldim. | Open Subtitles | أنه كافي لقول لقد جئت للتعويض |
! Evet, barışmak için. | Open Subtitles | للتعويض ، بالتأكيد |
Senden aldığım şey, asla geri getiremem, ve çoktan kaybettiğin şey için barışmak için sana teklif edebileceğim hiçbir şey yok, fakat şunu söyleyebilirim ki, özür dilerim, Tavşan. | Open Subtitles | لا أستطيع إعادة ما أخذته منك وليس لديّ ما أعرضه عليك للتعويض عمّا خسرته لكنْ كلّ ما بوسعي قوله هو أنّي آسفة يا (رابيت) |
Mike'la barışmak için evine gittim. | Open Subtitles | ذهبت إلى مايك للتصالح معه |
Annenle barışmak için çok çaba sarf ettin ve inan bana bu benim hayatımı çok daha kolay bir hâle getirdi. | Open Subtitles | لقد عملتي بشكل كبير للصلح بينك وبين أمك وصدقيني , بأن هذا جعل حياتي أسهل كثيراً |