Onu suçlama. Eve döndüğümüzde beni bekleyen şeyleri bilirsem yardımcı olabileceğini düşündü. | Open Subtitles | لا تلمه، فقد اعتقد أنّ معرفة ما ينتظرني عند العودة للديار ستساعدني |
Daha zaferin seni bekleyen sınavını olmamış, dikkatsiz bir kızsın. | Open Subtitles | ما زلت لم تجربي، بغض النظر عن الانتصارات التي تنتظرك. |
Ve hackerlar için DNA sadece hacklenmeyi bekleyen başka bir işletim sistemi. | TED | والحمض النووي للمخترقين، مجرد نظام تشغيل في انتظار أن يتم اختراقه. |
Eğer onlara bir şey anlatırsan seni içeride bekleyen birisi olacak. | Open Subtitles | إذا أخبرتهم أي شيء مفيد، فأحدهم سوف ينتظرك في داخل السجن. |
Bütün bu tehlikelerin içinde keşfedilmeyi bekleyen harikalar olduğunu umut ediyoruz. | Open Subtitles | بأنه وسط كل هذه المخاطر .ما زالت توجد عجائب تنتظرنا لنكتشفها |
Ama başka biri... Evde beni bekleyen gerçek biri var. | Open Subtitles | ولكنّي أملكُ شخصًا في حياتي، شخصٌ حقيقيّ ينتظرني في المنزل. |
Ama başka biri... Evde beni bekleyen gerçek biri var. | Open Subtitles | ولكنّي أملكُ شخصًا في حياتي، شخصٌ حقيقيّ ينتظرني في المنزل. |
Seni bekleyen neydi peki, dünyadaki herhangi bir şeyden daha güçlü, ve bedeli, bu durumda bir kurban olan? | Open Subtitles | الإثارة التي تنتظرك كان أكبر من أي شيء آخر. فإنه يستحق التضحية. |
Ve sizi bekleyen bir mücadele için içinizde yeni bir gücün yükseldiğini duyumsarsınız. | Open Subtitles | وسيتم تنشيط حواسك لمواجهة التحديات التي تنتظرك. |
Bizleri kurtaracak sihirli bir değnek beklememize gerek yok bizler zaten kullanılmayı bekleyen bir çözümler deposuna sahibiz. | TED | لا يجب علينا انتظار عصى سحرية لتنقذنا جميعا، فلدينا مسبقا مستودع كبير من الحلول يُنتظر فقط استعمالها. |
Ancak inanıyorum ki Batı ülkelerinde anlatılmayı bekleyen böyle bir hikâye var. | TED | لكن أعتقد أنه في الدول الغربية، هناك قصة من هذا القبيل في انتظار سردها. |
Seni ve muritlerini sizi bekleyen sonsuz işkencelerin olduğu karanlığa sürdü. | Open Subtitles | فيطرحون بك الى الظلام الخارجي حيث الخراب الأبدي ينتظرك و محضرينك |
Şu an dışarıda bekleyen üst düzey bir YTÖE ajanı var. | Open Subtitles | لدي عميل من مستوى عال ينتظرك في الخارج، في هذه اللحظة |
"Bizi bekleyen hayata sahip olmak için planladığımız hayattan kurtulmaya istekli olmalıyız." | Open Subtitles | على التخلي عن الحياة التي خططناها لكي نحصل على الحياة التي تنتظرنا |
Hepimiz ölüm miti, ölümden sonra bizi bekleyen dünya, yaşlanan büyüklerimiz ile uğraşmak zorundayız. | TED | كلنا لدينا مشكلة لغز الموت والعالم الذي ينتظرنا بعد الموت الشيخوخة وسنين الكهولة |
Burada ölü bir adam var. Kamyonun açılmasını bekleyen bir müşteri sırası varmış. | Open Subtitles | لدينا جثّة واحدة، كان هناك طابور من الزبائن في إنتظار الشاحنة أن تُفتح. |
Bunlar da, sahne almak için sıralarını bekleyen deney mankenleri. | TED | هذه هي دمى اجراء الاختبار بانتظار فرصتهم لاتخاذ مركز الصدارة. |
Bir sonraki veri noktasını sabırsızlıkla bekleyen, içsel bilim adamına dönüşürüz. | TED | ويصبحُ فينا هذا المفكر الروحي الداخلي حيث كنُا منتظرين بلهفة مرحلة المعرفة المقبلة. |
Kendisini bekleyen bu yükü taşımak için henüz yeterince güçlü değil. | Open Subtitles | أكتافه ضعيفة جداً لتحمل هذا العبء الذي ينتظره. |
Lobide bekleyen eşyalarım var, 15 dakikada gelseniz iyi olur, çünkü yetişmem gereken bir uçak var, beni duydunuz mu? | Open Subtitles | ستكون الامتعة بانتظارك فى الردهة و يجب ان تكون هنا خلال 15دقيقة لان لدى رحلة جوية يجب ان الحق بها |
Her zaman uçağına bir başıboşluk havası içinde yürürdü, pervasız bir başıboşlukla sigarasını atıverir, orda bekleyen kızı kavrar, öpüverirdi. | TED | كان يمشي باتجاه طائرته بخطا متئدة خطا متئدة بنوع من الخيلاء يلقي بسجارته بعيدا, يحضن الفتاة التي تنتظره , ويقبلها, |
Hayatımın en mutlu günü değil. Beni bekleyen kimse de yok. | Open Subtitles | إنّهُ ليس أسعد أيّام حياتي كما أنّه لا أحد بإنتظاري في أيّ مكان |
Sen bir çizgi filmsin, ve senin yeni maceralarını bekleyen izleyicilerin var. | Open Subtitles | أنت صورة متحركة، ولديك جماهير ينتظرونك للمزيد من القصص |
Bu kent, becerilmeyi bekleyen bir kadın gibi. | Open Subtitles | هذه المدينة شبيهة بالمرأة اللعوب منتظرة أن يجامعها أحدهم |