Bu beni üzüyor, efendim. | Open Subtitles | يحزنني ذلك يا سعادة القاضي، لأن هذا الرجل قد صلح حاله |
Yarışmaya katılma tarihinin geçmiş olduğunu söylemek beni üzüyor. | Open Subtitles | يحزنني أن الموعد النهائي للدخول للمسابقة قد مر عليه الوقت |
Bunu söylemek beni üzüyor, fakat Ölüm Gözcüsü son derece ciddi bir tehdittir. | Open Subtitles | يحزنني ان اقول لكن حارس الموت الان ذو اهمية , تهديد مميت |
Bu resifler ölüyor ve her şey tam anlamıyla beni üzüyor. | Open Subtitles | هذه الشعاب تموت وكلّ شيء فقط يجعلني حزينة جدا |
Yalancı bir pislik olduğundan seni kandırmanın çok kolay olması beni üzüyor. | Open Subtitles | إنَّه يجعلني حزينة , عندما يكونُ من السهلِ أن أخدعكَ لتكذب لأنَّك شخصٌ تكذِب من أجلِ أن ترتاح. |
Ama seni böyle görmek beni üzüyor. | Open Subtitles | ولكنه يؤلمني أن أراك هكذا و يجب أن تفكر في المستقبل |
İster inan, ister inanma ama beni üzüyor, çünkü bir ara bütün bunlara bir gün bakıp, gülebileceğimizi sanmıştım. | Open Subtitles | نوعاَ ما يحزنني ذلك صدق أو لا لأنني اعتقدت عند نقطة ما يوماَ ما قد أنظر خلفي لكل هذا وأضحك |
İdam cezası almış olman beni üzüyor. | Open Subtitles | يحزنني أنك ستحصل على عقوبة الإعدام |
Bu beni üzüyor çünkü gerçektende öyle yapıyorsun. | Open Subtitles | هذا يحزنني لأنك تقوم بهذا فعلا. |
Size bunu bildirmek beni üzüyor ancak Henan'daki 30 milyon insanın yemek için yeterli yiyeceği yok. | Open Subtitles | يحزنني إبلاغك أنّ 30 مليون شخص في "هنان" ليس لديهم طعام كافي ليأكلوا. |
Bana böyle saygısızlık etmeniz beni üzüyor. | Open Subtitles | يحزنني دائمًا استمرارك بمعاملتي هكذا |
Bir kere ayrılınca, tekrar gelecek miyiz bilmiyorum ve bu da beni üzüyor. | Open Subtitles | لست متأكدًا بأننا سنعود ما أن" "نرحل من هنا، و هذا يحزنني |
Öyle olduğunu düşünmek beni üzüyor. | Open Subtitles | يحزنني أن نفكر به من هذا القبيل |
Kuzenimin hayatının tehlikede olduğunu düşünmek beni üzüyor. | Open Subtitles | يحزنني التفكير بأن حياة قريبي في خطر. |
Bunu söylemek beni üzüyor Majesteleri ama korkarım ki Kuzeyli Rolla'ya olan güveniniz oldukça yanlış. | Open Subtitles | ... سيدي يحزنني ان اقول ذلك ولكن اخشى ان ثقتك في الشمالي رولو لم تكن في محلها |
Yani, bizim artık o aşamada olmamamız beni üzüyor. | Open Subtitles | يحزنني اننا لسنا هناك بعد |
Bu da beni üzüyor, aynı zamanda azdırıyor. | Open Subtitles | في الأوقات الصعبة هذا يجعلني حزينة ومستثارة في ذات الوقت |
Tamamen farklı bir insan gibi davranıyorsun ve bu beni üzüyor. | Open Subtitles | أنت تتصرفين وكأنك إنسانة مختلفة تماماً، وذلك يجعلني حزينة. |
Sana bunu söylemek beni üzüyor ama sana gülüyorlar. | Open Subtitles | يؤلمني أن أخبرك بذلك ولكنّهم يضحكون عليكِ |
- Bonnie'yi özlemek beni üzüyor Jer. Damon'u özlemek ise tehlikeli biri yapıyor. | Open Subtitles | فقدان (بوني) يُحزنني يا (جير)، أما فقدان (دايمُن) يجعلني خطرة. |
Üçüncü sınıfta bir makale yazdı ve adını "Köfte beni üzüyor" koydu. | Open Subtitles | كتب مقالاً في السنة الثالثة تُدعى "رغيف اللحم يجعلني حزيناً" |