O günden sonra, Leslie beraat edinceye kadar başka bir kokteyl hazırlamamaya yemin ettim. | Open Subtitles | منذ ذلك اليوم, اقسمت الا اشرب شرابا حتى يتم تبرئة ليزلى |
Basit bir beraat yeterli olur. Bayan French'in kocanıza para bıraktığından haberiniz var mı? | Open Subtitles | تبرئة بسيطة ستكون كافية ، الآن ، هل تعلمين أن مسز فرينتش تركت مالا لزوجك ؟ |
Ancak Sin, cinayete teşvik suçlamalarından her seferinde beraat etti. | Open Subtitles | و كل مرة يتهم فيها بالتحريض على القتل يتم تبرئته |
Kurbanlarının cesetlerini çıkarttırdı, ve her seferinde, müvekkili beraat etti. | Open Subtitles | قام بإستخراج جثث ضحاياه وفي كل مرة موكله يتم تبرئته |
Ama askeri mahkemede yargılanmışlar ve Jackson beraat etmiş. | Open Subtitles | وقرر الجيش في جلسة براءة جاكسون. |
Kendini korumaysa zaten beraat edecektir. | Open Subtitles | وإذا كان دفاعاً عن النفس، سوف يتمّ تبرئتها |
"Eğer TPB kurucuları beraat ederlerse, bu internet özgürlüğü için zafer olacaktır." | Open Subtitles | 'إذا تمت تبرئة مؤسسي موقع 'قراصنة الخليج" "فسيكون ذلك إنتصارا لحرية الانترنت |
Ben onu herhangi bir şüpheden beraat ettiririm, ne olursa olsun çürütürüm. | Open Subtitles | حسنا أنا تبرئة له من أي شبهة , دحض أي دافع . |
Bir cinayet davasında kendi avukatlığını kendisi yaptı, ve beraat etti. | Open Subtitles | لقد وضع نفسه المحامي بمحاكمته بتهمة القتل . وتمكن من تبرئة نفسِه |
beraat edersem benim üstüme gelemezler bir daha. | Open Subtitles | هذا شك معقول لاحصل على تبرئة, ولن يأتوا خلفي مرة اخرى |
Bu bir çapraz sorgu ve bu kanıt beraat ettiren bir şey değil, avukat. | Open Subtitles | هذا استجواب مضاد وليس دليل تبرئة أيتها المستشارة. |
Jennifer Conover (Charlie Crews'ın eski eşi) Ve suçlamalardan beraat ettiğinde Siz nasıl hissettiniz? | Open Subtitles | وكيف شعرتي عندما علمتي بأنه ستتم تبرئته ؟ |
- Tecavüz davası varmış fakat geçen hafta beraat etmiş. | Open Subtitles | تمت تبرئته من تهم الاعتداء والاغتصاب الأسبوع الماضي |
JPL'de ki işinden ayrıldıktan kısa bir süre sonra kazara adam öldürmek suçundan beraat etmiş. | Open Subtitles | لقد تركت مختبر دفع الصواريخ بعد فترة قصيرة من تبرئته من تهمة القتل بغير قصد |
Buna beraat denemez avukat bey. | Open Subtitles | لا توجد براءة هنا ايها المحامي |
Siz ikiniz biz, hepimiz, beraat üstüne beraat çıkartacağız. | Open Subtitles | كل منكما كلنا براءة بعد براءة بعد براءة |
Kendini korumaysa zaten beraat edecektir. | Open Subtitles | وإذا كان دفاعاً عن النفس، سوف يتمّ تبرئتها |
Delil yetersizliği nedeniyle, Wong Po beraat etti. | Open Subtitles | بسبب دلائل غير كافية, (ونج بو ) أصبح بريئاً |
Amy Dudley intihar etti ve Robert tüm suçlamalardan beraat etti. | Open Subtitles | بأن ايمي دادلي انتحرت وان روبرت قد برأ من كل التهم |
beraat ettiğinize göre, Başkan Adam West'i gelecekte neler bekliyor? | Open Subtitles | , الآن بعد أنك برأت كيف المستقبل يحمل للعمدة آدم ويست ؟ |
Babanı beraat ettirdi. | Open Subtitles | حكم بتبرئة والدك. |
Komplodan, sahte ölümden ve beraat talebimden bahsetmememi söyledi. | Open Subtitles | اقترح علىّ عدم التحدث بأمور تلفيق التُهم وجرائم القتل المُزيفة والتقدم بإلتماس |
Lincoln onu beraat ettirebileceğini söyledi. | Open Subtitles | قال (لينكولن) أنه يمكن أن يبرئه |
Şehirdeki en yüksek beraat ettirme oranına sahip. | Open Subtitles | واحد من أكثر المحامين ذوي معدلات التبرئة في المدينة |
beraat etmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن يتم تبرئتي تماماً |