Buradaki fark, bileşenlerin türlerinden kaynaklanıyor. | TED | حيث يكمن الفرق في أنواع المركبات الموجودة ضمنها. |
Nefesimizdeki bu uçucu organik bileşenlerin analizine nefes analizi denir. | TED | وتحليل هذه المركبات العضوية المتطايرة الموجودة في نفسنا تسمى بعملية تحليل النفس |
Bu tabakadaki bileşenlerin net karışımı türe özgüdür. | TED | المزيج الدقيق من المركبات في هذه الطبقة هو خاص بنوع معين. |
Ama ben remiksin bileşenlerin sadece bunlardan ibaret olmadığını düşünüyorum. | TED | ولكن أعتقد أن هذه ليست مجرد مكونات الريمكس. |
Farklı bileşenleri vardır ve bu bileşenlerin her biri farklı bir stratejiyle hareket edebilir. | TED | فهي لديها مكونات مختلفة، وكل عنصر من هذه المكونات قد يكون مدفوعا بنوع مختلف من الاستراتيجية. |
Yani, onlar bütün farklı parçaların bütün farklı bileşenlerin, birleşerek bir bütün oluşturmasını sağlayıcı yollar bulmuşlar. | TED | وهذا يعني، العثور على طرق للحصول على كل من القطع المختلفة، كافة المكونات المختلفة، حيز كل معا. |
Hastalık gibi bir şey bu süreci aksatırsa nefesteki organik uçucu bileşenlerin toplamı da değişebilir. | TED | وعندما يعطِّل شيء ما تلك العلمية، مثل: المرض، فإن مجموعة المركبات العضوية المتطايرة في التنفس قد تتغير أيضاً. |
Bazıları, bileşenlerin bir dizi elektrik alanında nasıl hareket ettiğini gözlemleyerek bireysel bileşenler arasında ayrım yapar. | TED | بعض التمييز بين المركبات الأحادية من خلال مراقبة كيفية تحرك المركبات خلال مجموعة من الحقول الكهربية. |
bileşenlerin seviyesi, hastalık dışında yaş, cinsiyet, beslenme ve yaşam tarzı gibi faktörlerden etkilenebilir. | TED | قد تتأثّر مستويات المركبات بعوامل أخرى غير المرض، بما في ذلك: العمر والجنس والتغذية ونمط الحياة. |
Aksine, asıl olan şey, acı yiyeceklerdeki bazı bileşenlerin polimodal nosiseptör adı verilen duyusal nöron türlerini harekete geçirmesidir. | TED | بدلاً من ذلك، ما يحدث حقيقةً هو أن بعض المركبات في الأطعمة الغنية بالتوابل تقوم بتفعيل نوع من الخلايا العصبية الحسية تُسمّى بمستقبلات الألم متعددة الأنماط. |
Uçucu organik bileşenlerin karışımlarını tespit edip, sonuçları yeterince tekrar edebilecek son derece güvenilir sensörlere ihtiyaç var. | TED | هنالك حاجة لأجهزة استشعار يمكننا الاعتماد عليها في الكشف عن المركبات العضوية المتطايرة مع القدرة على إعادة الإنتاج بشكل كاف |
Bu, tüm bu bileşenlerin yüzde 99,99'unun tamamen meçhul bir şekilde dışarıda bir yerlerde olduğu ve sadece toplanıp test edilmeyi beklediği anlamına geliyor ki bu da harika bir şey. | TED | وهذا يعني أنه ما زال هناك حوالي 99.99% من هذه المركبات غير معروفة كليًا، تنتظر منا جمعها واختبارها، وهذا شيء رائع. |
Bir hastalık, bazı bileşenler değişmezken bu bileşenlerin yoğunluğunda azalma ya da artmaya neden olabilir. her hastalığın profilinin farklı olması muhtemel hatta aynı hastalığın farklı evrelerinde grafik değişebilir. | TED | قد يسبب مرض معين بعض هذه المركبات بزيادة أو نقصان كثافتها، بينما قد لا تتغير بعضها من المحتمل أن يختلف مظهر كل مرض، وقد يختلف أيضاً في مراحل مختلفة من المرض نفسه. |
Son olarak, numunedeki hangi bileşenlerin hastanın vücudunda üretildiğini ve hangilerinin testten kısa bir süre önce çevreden solunduğunu ayırt etme durumu var. | TED | أخيراً: ثمّة أمرٌ يتعلق بالتمييز بين المركبات في العينة التي تُنتَج في جسم المريض والتي يتم استنشاقها من البيئة المحيطة قبل مدّة قصيرة من الاختبار. |
Bence bu bileşenlerin etrafında oluştu | Open Subtitles | أعتقد أن خليط هذه المركبات حوله إلى |
İbuprofen gibi ağrı kesiciler, vücudun ağrı sinyali iletmesine yardım eden bileşenlerin üretilmesini engeller. | TED | مسكنات الألم مثل (آيبوبروفين) تمنع إنتاج المركبات التي تساعد الجسم على إرسال إشارات الألم. |
Oysa gümüş ve altın alaşımdaki bileşenlerin etkilerini büyütürler. | Open Subtitles | بينما الفضة والذهب لديهم القدرة على تأثير تضخيم تأثير مكونات اخرى من المعادن |
Çikolata suflenin mükemmeliği gibi bileşenlerin karışımı kesinliklere dayanır kesin bir süre için belirli bir sıcaklıkta pişirilir bizim evrenimiz de o şekil de olmuş gibi görünüyor çünkü dört temel güç arasında hassas bir denge var. | Open Subtitles | تماماً كما تعتمد سوفليه الشوكولاته .. على مزيج من مكونات معينة مخبوزة عند درجة حرارة معينة و لمدة محددة فهذا هو نفس حال كوننا |
Bunlar tozlardan oluşmuş modern olmayan bileşenlerin parçalarıdır. | Open Subtitles | ذرات الغبار تستمدها من مكونات غير عصرية |
Bentley ve MicroStation ile çalışırken tüm bileşenlerin ağlarını bilgi yığınlarıyla birbirine bağlayan özel bir yazılım geliştirdik. böylece bina boyunca herhangi bir elemanı değiştirdiğimizde bu değişim her bir kirişe dağılmakla kalmıyor aynı zamanda her bir kiriş bu bilgiyi binanın tüm cephelerine dağıtıyordu. | TED | لذلك ، بالتعاون مع Bentley و MicroStation ، قمنا بكتابة قطعة برمجيات (software) مخصصة لربط كافة المكونات معا في هذه القطع من المعلومات ، بحيث أننا إذا غيرنا أي عنصر على طول المبنى ، ليس مجرد يتوزع هذا التغيير خلال كل واحده من الدعامات ، ولكن كل واحدة من الدعامات يوزع بعد ذلك تلك المعلومة نزولاً على طول الواجهة الكاملة من للمبنى ، |