Daha anlaşılır söylemek gerekirse, bilgisayarların bu sorunu çözmekte yardımcı olacağını düşünüyorum, olayı gerçekten daha kavramsal duruma getirerek. | TED | ولكي أكون واضحاً .. ان الحواسيب تساعد في هذه حل المشكلة .. فهي تجعل العلم مفهوماً اكثر .. |
Internet'e ve elektirik gibi basit şeylere, bilgisayarların çalışmasına son derece bağımlı hale geldik. | TED | نحن اصبحنا معتمدين جدا على الانترنت على اشياء اساسية مثل الكهرباء على الحواسيب ان تعمل |
Beyniniz henüz bilgisayarların yapamadığı birşeyi yapıyor. Peki size bu 10 saniye içinde bu faydalı işi yaptırabilir miyiz? | TED | يقوم دماغك بأمر لا تستطيع الحواسيب إلى الآن القيام به. فهل نستطيع دفعك إلى عمل شيء مفيد خلال تلك الثواني العشر ؟ |
Bu aşama; bilgisayarların insanlardan, bu alanda yıllarca deneyim kazanmış insanlardan, daha iyi yaptığı bir aşamadır. | TED | والتي هي بالاساس يجب ان يقوم بها الحاسوب وهو يقوم بها افضل من اي شخص .. مهما كانت خبرته العملية |
HAL filmin sonunda ölürken o, bilgisayarların insana dönüştüğü zamana ilişkin olarak bu şarkıyı söylemeye başlar. | TED | عندما كا هال يحتضر في نهاية الفيلم بدأ في غناء هذه الأغنية. كإحالة إلى حين تصير أجهزة الكمبيوتر بشرية. |
bilgisayarların, lambaların, her çeşit elektronik araç gereçlerin gerçek dünyası işte böyle gözüküyor. | TED | هذا ما يبدو عليه عالم من الكمبيوترات والمصابيح والمعدات الالكترونية من كافة الأنواع |
bilgisayarların çevremizdeki dünya ile iletişim kurmasına yardım etmek | TED | أعمل لأساعد الحواسب للتواصل مع العالم حولنا. |
Ne yazık ki Babbage'ın motorları onun zamanında hiç inşa edilmedi çünkü çoğu insan, insan olmayan bilgisayarların halka bir fayda sağlamayacağını düşünmüştü. | TED | ولسوء الحظ، لم يتم بناء محركات بابايج أثناء حياته لأن الكثيراعتقدوا آنذاك أن الحواسيب الغير بشرية لن يكون لها أي فائدة لعامة الناس. |
Aynı zaman aralığında, bilgisayarların fotoğraflardaki insanları tanıma kabiliyeti 1000 kat geliştirildi. | TED | في نفس الفترة الزمنية، قد زادت قدرة الحواسيب على تعرف على الناس في الصور إلى ثلاثة أضعاف. |
bilgisayarların insanlara temas ettiği başka bir yol var: Giymek, fiziksel olarak giymek. | TED | هناك طريقة أخري حيث تلمس الحواسيب الناس: بالارتداء، الارتداء الفعلي. |
Bunlardan biri, henüz bilgisayarların insan kullanımına uygun hâle gelmemiş olmadığı bir dönemdi. | TED | الأولى هي أنها كانت حقبة حيث لم يمتلك الناس بَعْدُ الحواسيب. |
Bugünlerde deniyor ki, biyoteknoloji, bilgisayarların işlemci hızının en az altı katı oranında daha hızlı ilerliyor. | TED | يقال اليوم بأن التقانة الحيوية تتطور على الأقل 6 مرات أسرع من معدل تطور معالجات الحواسيب. |
bilgisayarların sıkıcı, teknik ve yalnız olduğunu düşünen insanlardan olmaya başladım. | TED | ثم بدأت أنتمي إلى هؤلاء الأشخاص الذين شعروا بأن الحواسيب مُملة وتقنية ووحيدة |
İnsanların doğal olarak anlayabildiği, ama bilgisayarların içinden çıkamadığı istisnalar, düzensizlikler ve ince anlam farkları nedeniyle, araştırmacılar bizim dili anlayabiliyor oluşumuzu beynimizin biyolojik yapısının özgün bir sonucu olarak değerlendiriyor. | TED | الصعوبة تواجهها الحواسيب مع الاستثناءات والتجاوزات والمعاني العميقة التي يبدو أنها تُفهم فطرياً من قبل البشر والذي قاد بعض الباحثين للاعتقاد أن فهمنا للغات هو نتاج فريد عن البنية البيولوجيا لأدمغتنا |
Ve spesifik olarak algoritmalar, temelde bilgisayarların bir şeylere karar verme matematiğidir. | TED | ان هذا التمثيل الرياضي هو في الحقيقة خوارزميات والتي هي في الاساس الرياضيات التي يستخدمها الحاسوب من اجل أخذ قراراته |
bilgisayarların nasıl çalıştığını öğrenebilirsiniz. | TED | تتعلمون أشياء أكثر حول كيفية عمل الحاسوب. |
Şimdi hatayı minimize etmek için tahminlerde bulunabiliriz ki bu da bilgisayarların iyi olduğu bir alan. | TED | الأن سوف نخمن حتى يكون الخطأ أصغر، وهذا هو الشيء الذي تبرع فيه أجهزة الحاسوب جداً. |
Peki bilgisayarların görmesi ne anlama geliyor? | TED | والأن ما الذي يعنيه أن تستطيع أجهزة الكمبيوتر أن ترى؟ |
Sattığı bilgisayarların yüzde 75'ini geri kazandık ve BestBuy'a iade ettik ve ödeyemediğimiz bilgisayarlar için bir geri ödeme planı çıkardık. | TED | نحن استعدنا 75 بالمئه من أجهزة الكمبيوتر التي باعها وأعدناها للمحل، وجئنا بخطه ماليه لتسديد أجهزة الكمبيوتر التي لم نستطيع إعادتها. |
Son olarak, daha önce bahsettiğim bilgisayarların bilgisayar üretmesi ile ilgili olan çılgın fikre geri dönmek istiyorum. | TED | وفي النهاية .. اريد ان اعود الى فكرة جنونية عن الكمبيوترات التي تبني الكمبيوترات |
Sence bu, bilgisayarların yapabildiği yaratıcılıktan temel olarak farklı mı? | TED | أتظن أن ذلك مختلف تمامًا عن نوع الإبداع الذي تنتجه الحواسب الآلية؟ |
Güzel bir şey gibi. Her taraftaki bilgisayarların aksine, kağıt gerçekten ortadan kaybolmadı, çünkü birçok, bence, değerli varlığa sahip. | TED | رغماً عن الحاسبات في كل مكان، لم تختفي الأوراق لأنها تمتلك الكثير من، أعتقد، الصفات القيّمة |
Bir gün bilgisayarların, makineden daha fazlası olabilecekleri şeklindeki fantastik bir fikre aşık oldu. | Open Subtitles | وقع في الحب بالفكرة الرائعة بأنه في يوم ما، ستكون الحاسوبات أكثر من مجرد آلات. |
Yemin ederim bazen bilgisayarların benden nefret ettiğini düşünüyorum. | Open Subtitles | أقسم، أحيانًا أعتقد الكومبيوترات تكرهني |