Ve iş aşk konusuna gelince güvenebileceğin tek bir şey vardır. | Open Subtitles | عندما يتعلّق الأمر بالحب هناك شيء واحد يمكنك أن تثقي به |
Zor olduğunu biliyorum ama belki kolaylaştırmak için yapabileceğim bir şey vardır. | Open Subtitles | انا أعلم,إنه صعب لكن ربما هناك شيء ما يمكنني فعله لأجعله أسهل |
Belki yabancı geri dönüp de ensemde boza pişirmeye başlamadan sormam gereken bir şey vardır. | Open Subtitles | ربما هناك شيء يجب أن أسألك إياه قبل أن يأتي ذلك الغريب و يبدأ بالضغط علي |
Benimle seyahat ederken bilmen gereken tek bir şey vardır. | Open Subtitles | هنالك شيء واحد يجب أن تعرفيه عن السفر معي.. |
Beni evlilikten tiksindiren tek bir şey vardır: Evli kadınlar. | Open Subtitles | هناك شيئاً واحد يجعلني لا أريد الزواج وهو النساء المتزوجات |
Bilmiyorum. Belki de hâlâ yapmam gereken bir şey vardır. | Open Subtitles | لا أعلم، ربّما ثمّة شيء ما زال عليّ أن أفعله. |
Bir adamın, böyle büyük bir hata yaptıktan sonra, yapabileceği tek bir şey vardır. | Open Subtitles | هناك شىء واحد فقط يستطيع الشخص عملة عندما يرتكب خطأ كبير كهذا |
Bu tip bir kızla yapabileceğin yalnızca bir şey vardır. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط يمكنك القيام به مع فتاة من هذا القبيل. |
Ama belki yapabileceğimiz bir şey vardır. | Open Subtitles | لكن لَرُبَّمَا هناك شيء نحن يَجِبُ أَنْ نُعْمَلَ. |
- Genelde üstünde bir şey vardır. Babam. | Open Subtitles | أوه، جيّد، عادة هناك شيء لَفَّ فوقه، أبي. |
Çay demlemek hakkında bir şey vardır, torba çaylarla aynı lezzeti yaratamazsınız. | Open Subtitles | هناك شيء بخصوص الشاي المُخَمَّرِ أنك لا تَستطيعُ مضاعفته مَع الحقيبة |
Gerçekten kontrol edebileceğimiz sadece tek bir şey vardır. | Open Subtitles | هناك شيء واحد فقط الذي لا يُمْكِنُنا أَنْ نُسيطرَ عليه فعلاً |
Her ikisini de özledim, ama annelerle ilgili bir şey vardır ya, bilirsiniz? | Open Subtitles | اشتاق لوالدي الأثنين لكن هناك شيء في الأم, تعلمون؟ |
Böyle durumlarda yapılacak tek bir şey vardır. | Open Subtitles | حسناً ، هناك شيء واحد للقيام به في حالة كهذه |
Peki, belki vardır belki çok farklı bir şey vardır. | Open Subtitles | حسناً, ربما هناك شيء مختلف ربما هناك شيء مختلف جداً بشأن هذه الفتاة |
Tamam, bak, gerçek dünyada filtre denilen bir şey vardır. | Open Subtitles | حسنا، اسمعي، في العالم الواقع هناك شيء يسمى المصفاة |
Biliyorum, ama belki unuttuğun bir şey vardır, ya da tam açıklamadığın bir şey seni iten kişiyi bulmamıza yardım edebilir. | Open Subtitles | اعلم ذالك.. لكن ربما هناك شيء قد نسيتيه او شيء لم تقومي بشرحه كليا |
Veya içinde hala cezalandırılmayı isteyen bir şey vardır. | Open Subtitles | أو لربما لايزالُ هنالك شيء بداخلكَ يرغبُ في أن يستمر بالمعاناة. |
Bizi o tetiği çekmekten alıkoyan bir şey vardır çekmek için her türlü sebebimiz olsa bile. | Open Subtitles | هنالك شيء يوقفنا من سحب الزناد وحتى لو كان لدينا أسباب كثيره لسحبه. |
Dünyada sahip olmaya değer tek bir şey vardır, ve o da gençliktir. | Open Subtitles | أن هناك شيئاً واحداً يستحق أن تمتلكه في هذه الدنيا ، ألا وهو الشباب |
- Yanında olacağını düşünmedim zaten ama eminim şunun içinde, bulmamız için yardımcı olabilecek bir şey vardır. | Open Subtitles | لم أخَل ذلك، لكنّي أوقن أنّ ثمّة شيء في هاتفك سيساعدنا لإيجاده |
Ama toplar çarpıştığında, masadan daima dışarı sızan bir şey vardır, | Open Subtitles | لكن حينما تتصادم الكرات, هناك شىء دائماً يخرج من الطاولة, |
Bu her zaman problemdir. Bir kadın ödeşmek isterse orada kesin bir şey vardır. | Open Subtitles | هذه هي الحال دوماً عندما تريد امرأة الانتقام لا بد من وجود شيء صغير قد حصل |