Şimdi, çok da iyi görünmüyor, ama beklenmedik bir avantaj oldu. | Open Subtitles | أما الآن , لا يبدو جميلاً. ولكن ميزة غير متوقعة واحدة |
Daha uzun topuk kemikleri var. Onlara âdil olmayan bir avantaj verilmiş. | Open Subtitles | في الكرة او في غسيل القماش هذا يعطيهم ميزة السرعة الغير عادلة |
Bu, saldırgana muazzam bir avantaj sağlıyor, çünkü savunucu kime karşı mücadele vereceğini bilmiyor. | TED | وهذا يعطي ميزة هائلة للمهاجم، لأن المدافع لا يعرف ضد من عليه ان يقاتل. |
Öte yandan, bu silahların saldırı konusunda bir avantaj sağladığını biliyoruz. | TED | من ناحية أخرى ، ونحن نعلم أن هذه الأسلحة تعطي ميزة للمهاجمم. |
Sende olduğu ve sende olmadığı için sana saniyenin onda biri kadar bir avantaj veririm. | TED | لأنك تحمل هذا النمط الوراثي وأنت لا تحمله، فسأعطيك أفضلية البداية بعشر من الثانية. |
Başka bir grup bilim adamı da bugün bu refleksi hâlâ sürdürmemizin sebebinin aslında mühim bir avantaj sağlamasından dolayı olduğunu söylüyor. | TED | تعتقد مجموعة أخرى من العلماء أن ردة الفعل توجد لدينا اليوم لأنها توفر لنا ميزة هامة. |
Bilim ve teknoloji; bu insan zekâsı ve süper bakteri genleri savaşında bize önemli bir avantaj sağlayabilir, kazanabileceğimiz bir savaş. | TED | يمنحنا العلم والتقنية ميزة هامة في معركة الذكاء البشري ضد جينات الجراثيم المقاومة للمضادات، معركة يمكننا الفوز فيها. |
Bu bir avantaj olabilir. Soğuk kahvenin tadını alamazsın. | Open Subtitles | يقولون ان هذه ميزة فانت تعرف مذاق القهوه ان كانت بارده |
Bay Grant'ın bizimle olması büyük bir avantaj olacak. | Open Subtitles | واعتقد ام وجود السيد جرانت معنا سيوفر لنا ميزة عالية |
Bazı alanlar var ki... böyle kişisel bağlarının olmaması bir avantaj olarak kabul edilebilir. | Open Subtitles | حسناً , ستكون هناك بعض المساعى حيث ندرة العلاقات الإجتماعية يعد ميزة |
Taktiksel bir avantaj sağlamıyorsa hiçbir işe yaramaz. | Open Subtitles | و هي عديمة النفع إن لم تمنح ميزة تخطيطية |
Gelecek yılın kontrat teklifi için sana çok büyük bir avantaj sağlayacak olmalı. | Open Subtitles | يمكن أن تعطيك ميزة كبيرة مناقصة للحصول على العقد في العام المقبل. |
Bu durum ona büyük bir avantaj sağlayacaktır. Çıtayı yükseltmemiz gerekecek. | Open Subtitles | هذا يمنحها ميزة تنافسية كبرى نحن سنقوم بزيادة العدد |
İki noktadaki yanık pozisyonları mekanik bir avantaj yaratıyor. | Open Subtitles | بوضع الحبل عند النقطتين يخلق ميزة ميكانيكية |
Dünyayı diğerlerinin göremediği şekillerde görüyorsun ve bu da büyük bir avantaj. | Open Subtitles | ترين العالم بطريقة لا يتطسع الآخرون فعلها و تلك ميزة خاصة |
Hadi arkadaşlarımıza küçük bir tanıtım yapalım. Köpeklerin hassas duyma özelliği her zaman taktiksel bir avantaj sayıldı. Ama şimdi, onların sonu olacak. | Open Subtitles | السمع الحساس للكلاب تم اعتباره ميزة عبر السنين لكن الان صار نقطة ضعف مميتة |
Birlikte yaşayan iki erkek için bir avantaj olur sanmıştım. | Open Subtitles | .. ظننت أن هذه ميزة رجلان يعيشان في منزل معاً هذا ما يظنه البعض |
İyi işler yaptı, çünkü güzeldi. Ve sen de, bunun ona adil olmayan bir avantaj sağladığını düşünüyordun. | Open Subtitles | لقد أحسنت عملاً لأنها كانت جميلة وقد شعرتَ بأنّ هذا قد منحها ميزة غير عادلة |
Bu şekilde haksız bir avantaj da olmamış olurdu. | Open Subtitles | بهذه الطريقة, لا أحد سيكون له أفضلية غير عادلة. |
Bu yüklenmemiz gereken bir avantaj. | Open Subtitles | خائفون و جائعون و يائسون هذه هي الميزة التي نتفوق بها عليهم |
Öyle olsun, benim yeteneğimde biri için böyle bir avantaj gerekmezdi... | Open Subtitles | لا بأس، شخص بمثل قدرتي لن يحتاج إلى تلك الأفضليّة على أية حال. |