Bu değişim ,yine de, gerçek bir değişim miydi, yoksa hastaların kendi hayal güçlerinin bir ürünü müydü. | TED | على الرغم من أن هذا التغيير هو تغيير حقيقي، أم أنه من نسج خيال المرضى. |
Gerçekten de ABD'de eşcinsel erkekler arasında 1980'lerde böyle bir değişim yaşandı. | TED | و في الواقع رأينا نوع من التغيير في الثمانينيات بين صفوف الشواذ جنسياً في الولايات المتحدة |
Sadece Fransa'da çeyrek milyon farklı birimin olmasından ötürü, büyük çaplı bir değişim çok ciddi bir parçalanmaya neden olurdu. | TED | بوجود ربع مليون وحدة قياس مختلفة في فرنسا لوحدها، فإن أي تغيير يطبّق على نطاق واسع سيحتاج لحدوث اضطراب هائل. |
Ne büyük bir değişim. Bir mektubun bunları yapması harika bir şey. | Open Subtitles | هذا تغيير كبير ، من المذهل أن تفعل رسالة واحدة كل ذلك |
Robotu yapmak için haftalarımızı harcamamıza rağmen odadaki ışığın rengindeki ufak bir değişim onu bozmaya yetti. | TED | لقد أمضينا أسابيع في بناءه، و كل ما لزم لتدميره كان تغير طفيف في لون الضوء في الغرفة. |
Her ilkbaharda Kuzey Buz Denizi olağanüstü bir değişim geçirir. | Open Subtitles | ،في كل ربيع يمرّ المحيط المتجمد الشمالي بتحول استثنائي |
Sadece bireye odaklanan tıbbi modelden uzaklaşan bir değişim. | TED | وهذا التحول هو انتقال من النموذج الطبي الذي يركز فقط على الفرد. |
Ve bence bu öyle düzeyde bir değişim ki sizin torunlarınız ya da onların torunları sizden çok farklı bir tür olabilir. | TED | وأنا أظن أنه مع هذا الحجم من التغيير المطرد أحفادك أو أولاد أحفادك قد يكونون صنفا مختلفا تماما عنك. |
köklü bir değişim. Röportaj yaptığım başka bir aile de, Tom ve Karen Robards, ilk çocukları Down sendromu teşhisini aldığında | TED | والتغيير الذي حصل هنا، وهو تغيير جذري بنفس المستوى، هو التغيير الذي لا نعيره اهتمامًا كبيرًا. |
Bu beni incitti ve geleceğe dair bir değişim yaratmanın anlamı nedir diye düşündürdü. | TED | أنها تؤذيني وتجعلني أعتقد، ما هي الفائدة من صنع التغيير في المستقبل؟ |
Şimdi, öğrendiğim dördüncü ve en önemli şey, olumlu bir değişim için görüntülerin nasıl kullanıldığı oldu. | TED | والشيء الرابع والأهم الذي تعلمته هو كيفية استخدام الصور لخلق التغيير الإيجابي. |
Ama bunun da ötesinde, sosyal bir değişim yaratmanın en etkili yolu toplum içerisinde çalışmaktır. | TED | ولكن في غالب الأحيان, فإن الطريقة الأكثر فعالية لخلق التغيير الاجتماعي هو العمل داخل المجتمع. |
Bu kadar kısa sürede çok büyük bir değişim. | TED | و هو مايعتبر تغيير كبير في فترة قصيرة من الوقت |
Şimdi gerçek bir değişim potansiyelinden bahsedebiliriz. | TED | الان نتحدث عن المقدرة على احداث تغيير حقيقي |
Ve biz o işlemi mekanikleştirdik. Bu örneği değiştirmek, geçmişte yaptıklarımızdan daha farklı olan bir amaç, bir ölçek, bir değişim hızı gerektiriyor. | TED | والآن نحن نضع آليات لهذه العملية. تغيير النمط يتطلب مجالاً ونطاقًا وسرعة في التغيير تفوق ما كنا عليه في الماضي |
65 milyon yıl önce, çevrede ani ve şiddetli bir değişim oldu. | TED | قبل 65 مليون سنة، كان هناك تغير فجائي وعنيف على البيئة. |
Göreceli olarak hızlı bir iyileşmenin ardından toplulukta büyük bir değişim görebilirsiniz. | TED | ما ترونه هو تغير كبير في طبيعة المجتمع ، يتبعه تمثال للشفاء بشكل سريع نسبيا. |
Her ilkbaharda Kuzey Buz Denizi olağanüstü bir değişim geçirir. | Open Subtitles | ،في كل ربيع يمرّ المحيط المتجمد الشمالي بتحول استثنائي |
Ve bu yüzden, eşimi kuşatılmış bir şeyler yaparken kendi başına gördüğümde o kişiye bakarım ve bir an için algıda bir değişim olur ve yanımda yaşayan gizeme açık olurum. | TED | وهكذا، عندما أرى شريكي من تلقاء نفسه أو نفسها ، تفعل شيئا حيث هم مغمورون ، أنظر إلى هذا الشخص وأحصل على لحظات التحول في الإدراك، وأبقى منفتحة على الأسرار التي تعيش بجواري. |
Fakat bu sabah fonksiyonlarında kayda değer bir değişim görmedim. | Open Subtitles | .. لكن أنا لا أرى أي تغيرات مهمة في هذا النشاط هذا الصباح ، بالتأكيد سوف نستمر في المراقبة |
- O kadar mı? Şu anda bir değişim sürecindeyim. | Open Subtitles | تتغير مجريات حياتي حالياً. |