18. yüzyılda, "doodle" bir fiil haline geldi ve anlamı aldatmak, tiye almak ya da biriyle dalga geçmekti. | TED | في القرن 18 ، أصبحت فعل ، وأنها تهدف إلى خداع أو السخرية أو السخرية من شخص ما. |
O bir fiil. Ve İnterneti kullandığınızda eğer yeterince yakından ve dikkatlice dinleyip izlerseniz bilginin size birşeyler söylediğini keşfedeceksiniz. | TED | أنها فعل. وعندما تدخل فيها، إذا كنت تستمع بحرص وعن قرب بما يكفي، ما ستكتشفه أن تلك المعلومات تقول لك شيئاً ما. |
Geçişsiz bir fiil, örneğin "yemek yemek", doğrudan nesne alamaz. | TED | فعل لازم، مثل "تعشى،" [في الإنجليزية] مثلاً، لايمكنه أخذ مفعول مباشر. |
Ve eğer arzuyla anılan bir fiil varsa, "istemek"tir. | TED | و إذا كان هنالك فعل يأتي مع الرغبة ، فهو "أنك تريده ." |
Friend(arkadaş) eskiden bir isimdi, şimdi ise bir fiil. | TED | كلمة" Friend" اعتدنا على أن تكون اسم، ثم جعلناها فعل. |
Şefkat için bir fiil yoktur, ama şefkat için bir zarf (belirteç) vardır. | TED | لا يوجد باللغة فعل لكلمة تراحم, ولكن هناك حال للتراحم , |
Böylece Erez ve ben 100den fazla düzensiz fiilin 12 yüzyıl boyunca İngiliz dilindeki kaderini inceledik ve gördüğümüz aslında karmaşık tarihsel değişimin çok basit bir matematiksel düzen izlediğiydi, kısaca, bir fiil bir diğerinden 100 defa daha sık kullanılırsa düzenlileşmesi de 10 kat yavaş oluyor. | TED | فقمت أنا و إيريز بتتبع أكثر من 100 فعل شاذ عبر 12 قرن من اللغة الإنجليزية، فوجدنا نمطاً رياضياً بسيطاً جداً يعبر عن هذا التغير التاريخي المعقد، إن كان أحد الأفعال يتكرر 100 مرة أكثر من الآخر .فإنه ينتظم أبطأ بـ10 مرات |
Her türlü yapıda yer alabilen bir fiil bir çocuk, bir yetişkin veya bir bilgisayar için çok cazip bir genellemedir. "özne-fiil-nesne-alıcı" kuruluş yapısı ayrıca "özne-fiil-alıcı-nesne" olarakta ifade edilebilir. | TED | بالتالي, تجربة التعميم على الأطفال، على الكبار او على الكمبيوتر بأن أي فعل من الافعال يمكنه المثول في تركيبة، "فاعل ـ فعل ـ شئ ـ الى مُستلم" يمكن أيضاً أن يعبر عنه ب"فاعل ـ فعل ـ مُستلم شئ." |
Gelecek bir isim değil, bir fiil. | TED | إنه ليس كذلك. إنه فعل. |
Bu bir fiil. | Open Subtitles | انها فعل ارتباط |
Ama sinsi bir fiil orada duruyor. | Open Subtitles | rlm; ولكنه فعل غادر، إنه موجود. |
- "Sakal" bir fiil değil Joey. | Open Subtitles | - إنها ليست فعل يا جوي .. |
- Sürüklemek. - Bu sadece bir fiil. | Open Subtitles | السحب - أنه مجرد فعل - |
- "Golf-lemek" bir fiil değil. | Open Subtitles | "الغولف" ليس فعل. |
"Düşünme"nin bir fiil olması boşuna değil, tamam mı. | Open Subtitles | ولسبب وجيه "فكر" هو فعل |
"Düşünmenin bir fiil olması boşuna değil, tamam mı. | Open Subtitles | ولسبب وجيه "فكر" هو فعل |
Öldürmek diye bir fiil duydum. | Open Subtitles | سمعت فعل قتل |
Evet, öyle bir fiil var. | Open Subtitles | نعم، إنه فعل |
Öyle bir fiil var. | Open Subtitles | إنه فعل |