bir kelebek bunun trajik sonu olacağından habersiz şekilde gelip parmağına konuyor. | Open Subtitles | فراشة تهبط على إصبعك غير مدركة أن هذا سيخسأ بها لنهايتها الفاجعة. |
Ve insanlara söylediğim şey, sanki bir kelebek uçmaktadır ve biz onun duvardaki gölgesini yakalayıp sadece gölgeyi sergiliyoruz. | TED | وماذا نقول للناس، أنها تقريبا كما لو أن فراشة كانت تحلق من والقينا القبض على الظل على الحائط، ومجرد أنك كنت ترى الظل. |
Ziyaretim boşa gitmedi. Nadir ve çok güzel bir kelebek buldum. Çok sıradışı. | Open Subtitles | إن زيارتي لم تضع هباءاً ، لقد وجدت فراشة نادرة في إنجلترا ، إنها ليست معتادة |
bir kelebek kanatlarını çırparak dünyanın başka bir yerinde kasırgaya sebep olabilir. | Open Subtitles | الفراشة التي تفرد جناحيها و تتسبب بإعصار في الجانب الآخر من العالم |
Oraya gidince bir dövmeci gördü ve beni kaldırımda bırakıp koluna aptal bir kelebek dövmesi yaptırmaya gitti. | Open Subtitles | في طريقنا الى هناك صادفنا محل للوشوم لقد تركتني واقفه بالخارج من اجل ان تحصل على وشم فراشه على كتفها |
Uçuş ikazı, bir kelebek geliyor. | Open Subtitles | الذبابة تنادي أم أربع وأربعين فراشة تركب سيارة قرب الزاوية |
bir kelebek kanatlarını çırpar ve dünyanın diğer tarafında bir kasırga oluşur. | Open Subtitles | فراشة ترفرف باجنحتها وتدور حول الارض.. وبعدها يتشكل الاعصار أرأيت.. |
Kral bir kelebek olduğunu hayal ediyordu, sonra kral olduğunu, sonra kelebek olduğunu. | Open Subtitles | عن ملك يحلم دائمـاً بأنهفراشـة... تحلـُم بأنها ملك ... ، يحلـُم بأنه فراشة. |
Sosyal bir kelebek gibiydi. | Open Subtitles | جعل من المهرج القاتل يبدو وكأنه فراشة إجتماعية |
Bunu duyduğumdan beri, ne zaman sarı bir kelebek görsem yüreğim sızlar. | Open Subtitles | بعدما سمعت هذا ,كلما رأيت فراشة صفراء فانها تفطر قلبي |
bir kelebek kanatlarını çırpar ve dünyanın diğer tarafında bir kasırga oluşur. | Open Subtitles | فراشة ترفرف باجنحتها وتدور حول الارض.. وبعدها يتشكل الاعصار أرأيت.. |
Deniece Williams olamazsın, siyah bir kelebek olamazsın. | Open Subtitles | لاتستطيعين أن تكوني دينيس ويليام لاتستطيعين أن تكوني فراشة سوداء |
Kadınlarla yola çıkarsan böyle olur. Muhtemelen bir kelebek kovalıyordur. | Open Subtitles | هذا ما يحصل عندما تحضر إمرأة، على الأرجح أنّها تطارد فراشة |
Hayır, henüz değil, ama bileğinde küçük bir kelebek dövmesi var. | Open Subtitles | ليس بعد، لكن هناك وشم فراشة صغير جداً فوق الكاحل |
Kelebek koleksiyonu yapıyor ve sarmalanmadan hemen önce bir kelebek gördüm. | Open Subtitles | إنّه يجمع الفراشات، ورأيتَ فراشة قبل أن تتّم تغطيتي |
En son böyle bir kelebek gördüğümde kendimi koza içinde buldum. | Open Subtitles | آخر مرّة رأيتُ فيها فراشة انتهى بيّ المطاف داخل شرنقة |
Bazen güzel bir ıslık, sevimli küçük bir kelebek gibi hissettirir. | Open Subtitles | بعض الأحيان صافرة جميلة تجعلني أشعر بأني فراشة صغيرة جميلة |
bir kelebek kanatlarını çırparak dünyanın başka bir yerinde kasırgaya sebep olabilir. | Open Subtitles | الفراشة التي ترفرف بجناحيها و تتسبب بإعصار في الجانب الآخر من العالم |
arkadaşları ile sokaklarda oyunlar oynayabiliyor ve tıpkı bir kelebek gibi sokaklarda rahatça gezebiliyor. | TED | تستطيع أن تلعب مع صديقاتها في الشوارع، وأن تتنقل في الشوارع مثل الفراشة. |
bir kelebek bana tekboynuzları çok uzaklara kadar kovalayan bir Kızıl Boğadan bahsetti. | Open Subtitles | الفراشة أخبرتْني عن ثور أحمر، الذي دَفعَ كُلّ وحيدات القرن الأخرى إلى آخر نقطة في الكرة الأرضية |
Bence Harry Styles oldukça seksi ama duyduğuma göre göğsünde devasa bir kelebek dövmesi varmış. | Open Subtitles | أعتقد أن هارى ستايلز جذاب جداً و لكنى سمعت أن لديه و شم فراشه كبير على صدره |
En sonunda en küçük bir olay, belki de kanatlarını çırpan bir kelebek, her şeyi değiştirebilir. | Open Subtitles | و في النهايه... أكثر حدث ثانوي حتي فراشه ترفرف بأجنحتها |