Aslında bu çok iyi bir oyun. | TED | ويمكنك أن تلاحظ بالفعل إنها لعبة جيدة جدا. |
Doğru. Benim amigoluk yapmamla aynı sebep. Hepsi büyük bir oyun. | Open Subtitles | صحيح , نفس السبب الذي من أجله أشجع كلها لعبه كبيره |
Bunların hepsi, cezalı bir grup öğrencinin düzenlediği bir oyun. | Open Subtitles | إنها خدعة صنعها مجموعة من الطلبة يحملون فأساً ليتقنوا الدور |
Kazanması için bir oyun daha gerek. | Open Subtitles | لا يحتاج لأكثر من لعبة واحدة للفوز بالمباراة |
Bu sizin için bir oyun, değil mi? Ama ben oynamaktan sıkıldım. | Open Subtitles | هذة مجرد لعبة بالنسبة اليك اليس كذالك حسنا لقد تعبت من اللعب |
Eh, şimdi hepiniz ön-hücre uzmanı oldunuz. Şimdi bu ön-hücrelerle bir oyun oynayacağız. | TED | فبما أنكم أصبحتم الآن خبراء بالخلايا الأولية، سنلعب لعبةً مع هذه الخلايا الأولية. |
Eğer isterseniz yemekten sonra arkadaşça küçük bir oyun oynarız diye düşündüm. | Open Subtitles | اعتقدت انه يمكننا لعب لعبة صغيرة للأصدقاء بعد العشاء إذا كنت مهتم |
Aklıma başka bir şey gelmedi. Salak bir oyun zaten. | Open Subtitles | أنا لا أستطيع أن أفكر بأي شيئ إنها لعبة حمقاء على أي حال |
Zevk alıyor gibi görünmek zorundasın, bir oyun gibi. | Open Subtitles | يجب أن تتظاهروا بأنكم تستمتعون مثل إنها لعبة |
Bu sabah ayakkabımın içinde çakıl bulduğumda aklıma gelen yeni bir oyun. | Open Subtitles | إنها لعبة جديدة إبتكرتها هذا الصباح حينما ملئت حذائي بالحجارة تعجبني |
Sürekli lanet bir oyun gibi konuşuyorsun, dostum. Biliyor musun? | Open Subtitles | نعم انت دائما تتحدث مثل لعبه كبيره لعينه يا رجل |
ürettiğimiz de bu. Bu daha hafif bir oyun türü. | TED | ما نصنعه الان. انها لعبه من النوع البسيط |
Duygusal bağı oluşturmak bu şeyin ve sizin aranızdaki elektrokimyasal bir oyun hilesidir sizin daha düşünmeye fırsatınız bile olmadan önce. | TED | انها الاشياء التي تشكلت رابطة عاطفية بينك و بينها انها خدعة كهربائية كيميائية تحدث في دماغك قبل ان تفكر حتى في الامر |
Tekrar söylemekte fayda var; bu da optik bir oyun değildir. Ne görüyorsanız o. Diğer bir ifade ile, kamera hilesi yok. Bu algısal bir yanılma. | TED | مجدداً هذه ليست خدعة بصرية. هذا ما سوف تراه . بمعنى آخر أنها ليست مقاطع كاميرا إنها خدعة إدراك حسي |
Yalnızca bir oyun oynadık, ikincisini de oynamalıyız. Bir tane yetmez. | Open Subtitles | لقد لعبنا لعبة واحدة فقط ، يجب أن نلعب أخرى ، لا يمكنك الطيران بواحدة |
Arabada tekrar, tekrar ve tekrar oynayabileceğimiz tek bir oyun var: Dürtmece. | Open Subtitles | حسناً ، ليس هناك إلا لعبة واحدة يمكننا اللعب بها في السيارة مرة بعد مرة ، إضغطه |
bir oyun sadece, ablanla ben "Arkadaşlarla Sözcükler" oyununa sardık da. | Open Subtitles | تلك مجرد لعبة نلعبها انا واختي تطور الهوس بالكلمات مع الاصدقاء |
Önce bir oyun oynadığımızı sandım | TED | وفي بداية الأمر إعتقدت أننا نلعب لعبةً ما. |
Bunu ispatlamak için,küçük bir oyun icat etmeyi düşündüm. | TED | و الآن لأوضح لكم أكثر، فكرت باختراع لعبة صغيرة |
Bu özel bir oyun mu yoksa herkes katılabiliyor mu? | Open Subtitles | إذن، هل هذه لعبة خاصة أم يمكن لأي شخص الانضمام؟ |
Ne tür bir oyun oynuyor bilmiyorum ama bu Hanover değil. | Open Subtitles | لا اعلم ما هي اللعبة التي يلعبها الان ولكنه ليس هانوفر |
Ben büyürken, video oyununda benden sergilemem beklenen maksimum beceri, bir oyun kolu ve ateşleme düğmesi ve basitçe el-göz koordinasyonuydu. | TED | عندما تربيت، كانت أقصى مهارة مطلوبة مني في لعبة فيديو هي تنسيق بسيط بين اليد والعين، قبضة التحكم وزر إطلاق النار. |
Bir keresinde kampındayken bir oyun oynadık. Oyunu bildiğinden eminim. | Open Subtitles | حسنا، في وقت ما بمعسكر الفرقة كنّا نلعب هذه اللعبة |
Yan çizgiden bir oyun arayışı içindeler, ve zamanları neredeyse tükendi. | Open Subtitles | انهم يتطلعون الى لعبة من الخط الجانبي وقد نفد الوقت تقريبا |
Çünkü randevuya çıkmak bir oyun ya da yarışma olmamalı. | Open Subtitles | لأنّه ليس من المُفترض أنْ تكون المواعدة لُعبة أو مسابقة. |
Mağdur gibi ortalıkta dolaşabilmen için hepsi bir oyun muydu? | Open Subtitles | هل كان كله مجرد تمثيل لذا يمكنك الخروج وانتي كالضحية؟ |
Güzel oyundu. "Derin"likli bir oyun. | Open Subtitles | إنها مسرحية جيدة وهى عميقة أنا أعتقد هذا |