Masum insanlar her gün ölüyorlar. Bu şekilde bir sebep için ölmüş olurlar. | Open Subtitles | الأبرياء يموتون كل يوم سواء كان ذلك لسبب ما أو لا. |
Ama yaptı, daha da tuhaf olan, önemsiz bir sebep için olması. | Open Subtitles | لكنه فعل، والأكثر غرابة، كان ذلك لسبب تافه. |
İyi bir sebep için harcamışsınız. | Open Subtitles | وكان ذلك لسبب وجيه. |
Fakat meydan okuyanlar iyi bir sebep için geri dönmediler. | Open Subtitles | ولكن المتمردين لا يربحون أبداً لسببٍ وجيه |
Seninle bir sebep için evlendiğimi biliyordum tabi paran haricinde. | Open Subtitles | لقد كنتُ أعرف أنني تزوجتك لسببٍ وجيه... بالإضافة إلى مالك... . |
Hepinize teşekkürler çok değerli bir sebep için büyük miktarda para topladık. | Open Subtitles | شكراً لكم جميعاً. جمعنا قدر كبير من المال لأجل قضية جديرة. |
Edenia yok oldu ve yitik bir sebep için insanların ölmesinden bıktım usandım. | Open Subtitles | ايدينيا) انتهت و قد تعبت من موت الناس) لأجل قضية خاسرة |
- İyi bir sebep için yaptı! | Open Subtitles | نـعم خانتني - ! فعلت ذلك لسبب وجيه |
İyi bir sebep için. | Open Subtitles | ذلك لسبب جيد. |