Eğer bana bir tarih dersi vermek istiyorsan, bana gerçekleri anlat. | Open Subtitles | إذا أردت إعطاء درس في التاريخ فاعرف الحقائق جيدا |
Sadece bir tarih kitabı. Aklındaki sorulara yanıt verebilir. | Open Subtitles | ولكنه مجرد كتاب في التاريخ ربما يجيب عن بعض تساؤلاتها |
Ön hazırlıklar tamam. Yakında bir tarih belirleriz. | Open Subtitles | كل الأولويات لذلك جاهزة سنحدد موعداً في القريب العاجل. |
Birinci kural şudur: Onlar her zaman idam için bir tarih belirlerler. | Open Subtitles | أولاً، أنهم دوماً يحددون موعداً للإعدام و دائماً يقومون بتأجيله |
Eğlencelidir, çünkü bu çocukların çoğu, burda bir tarih yattığının farkında değildir, her hareketlerinde arkalarında bir gölge vardır. | Open Subtitles | هذا مضحك، لأن معظم هؤلاء الأولاد، أنهم حتى لا يدركون أن هناك تاريخ لهذا، تاريخ وراء كل حركة |
Özel günü benimle paylaşmamak için bir tarih uydurduğunu mu söylüyorsun? | Open Subtitles | وكانت تكذب عليّ طوال حياتى،أسطنعت تاريخاً مزيفاً لكى يمكنها بأنانية ألا تشاركنى يومها الخاص؟ |
Senin güzel boynunun üzerinde 500 yılı aşkın bir tarih duruyor. | Open Subtitles | أكثر من 500 عام من التاريخ أصبح معلق على عنقك |
Ortak bir görüşümüz var ki burda yaptıklarımız bir tarih yazacak. | Open Subtitles | نحن مجمعون إنّ عملنا هنا سيُسجل في التاريخ |
Herhangi bir tarih söyle ona, sana direkt hangi haftaya denk geldiğini söyleyebilir. | Open Subtitles | يمكنك أن تذكر أي يوم في التاريخ وتقول لك أي يوم في الإسبوع هو |
Asırdan daha uzun ne varsa ondan. Lütfen yine uydurma bir tarih dersine başlama. | Open Subtitles | بل لأكثر من قرون - رجاءً لا تعطيني درس في التاريخ المُزيف - |
Tören için uygun bir tarih ayarlayayım. | Open Subtitles | سأستدعى الكاهن اليوم ونحدد موعداً ميموناً للزواج ذلك صحيح |
Lütfen en azından bize operasyon için bir tarih verin. | Open Subtitles | رجاءً على الأقل أعطنا موعداً لتنفيذ العملية |
, Bal, bu bir tarih olsaydı bu martini olacaktır. | Open Subtitles | إذا كان هذا موعداً يا عزيزتي فهذا سيكون المارتيني |
Bu yelkenli kolyesinin üstüne oyulmuş bir tarih var. | Open Subtitles | هناك تاريخ منقوش على تعويذة كتاب الإبحار |
Sean'ın keke sardığı kâğıdın içinde bir tarih ve birkaç kelime var. | Open Subtitles | هناك تاريخ كتبه شون وبعض الكلمات على غلاف كعكه |
Kabine'den geçen ve onaylanan bir tarih önerim bulunmaktadır. | Open Subtitles | لقد اقترحت تاريخاً وعرضته على الوزارة ونال الموافقة. |
- Burada bir tarih yatıyor. | Open Subtitles | هناك الكثير من التاريخ هنا ليس فقط تاريخ العائلة |
Burada bir tarih var, ve jilet kenarında dans ettiğini ve aldığın her nefesin dikkatimizde olduğunu söylemek hiç hoşuma gitmiyor. | Open Subtitles | يوجد تاريخ هُنا لذا فأنا لا أمزح عندما أخبرك بأنك ترقص على حافة شفرة حلاقة وكل نفس تأخذه نقوم بأخذه فى إعتبارنا |
Kane dünyanın değişmesine yardım etmişti, ama şimdi Kane'nin dünyası bir tarih oldu. | Open Subtitles | لقد ساعد كين في تغيير العالم ولكن عالم كين الان هو التاريخ |
Şimdilik, bir tarih parçası. | Open Subtitles | الآن، مجرد شيء عن التاريخ |
Her bölüm, çözülmek üzere olan olayların faktörlerini anımsayarak gelecekteki bir tarih kitabından alıntıyla başlıyor. | TED | يستهل كل فصل قصصي بمأثورةٍ ذات صدى في كتاب تاريخ المستقبل، ترديدًا لصدى أحداثٍ في سبيلها لأن تتكشّف. |
Ama biz elimizde sadece bir tarih var ve o da şu anda sahip olduğumuz. | TED | ولكن لديناا تاريخ واحد فقط، وهو التاريخ الذي بين أيدينا. |
Başkan Sally Langston bugün hem başkanlığı 25'inci maddenin dördüncü fıkrası uyarınca alan ilk başkan hem de ilk kadın başkomutan olarak bir tarih yazıyor. | Open Subtitles | الرئيسة سالي لانغستون تدخل التاريخ اليوم ليس فقط كأول رئيسة تتبوأ هذا المنصب من خلال القسم الرابع ضمن التعديل ال25 للدستور، |