Bu deneyin gösterdiği şu: eğer seçimlerimizin değiştiğini fark edemezsek onları hemen başka bir yolla açıklamaya başlıyoruz. | TED | إذن ما تظهره هذه التجربة هو، حسنًا، إذا فشلنا في اكتشاف أن خياراتنا قد تغيرت، سنبدأ على الفور بتوضيحها بطريقة أخرى. |
Ve düşündüğümüzü tek bir yolla yapabilirdik,... ...onu korkutmadan, annesinin yapacağı gibi... ...bir hırıltı çıkarmayı deneyerek. Bir tıslama, bir ses. | TED | ولكن بطريقة لا نخيفها بها فخطر على بالنا ان نولد صوتاً يشبه صوت والدتها حسيس خفيف .. |
Yani, yeni jenerasyonu tamamen yeni bir yolla aramıza alabiliriz. | TED | نحن قادرون على جذب الجيل الجديد بطريقة جديدة تماماً |
Aynı zamanda bunu farklı bir yolla yaparlar. | TED | وحتى الآن، أنهم يفعلون ذلك بطريقة مختلفة جداً. |
Sonuç, insanların fiziksel objelerle girdikleri etkileşim, onların bu masayı nasıl kullanacaklarını anlamalarında onlara yardım ediyor, sosyal bir yolla öğrenmelerini sağlıyor. | TED | ووجدت الباحثة أن الأدوات المادية التي استعملها الزوار، ساعدت الزوار أنفسهم لفهم كيفية الاستفادة من المعرض، وأعطتهم القدرة على التعلم بطريقة اجتماعية. |
Hakaretler bunu kısa ve keskin bir yolla yaparlar. | TED | وتقوم الشتائم بهذا بطريقة مختصرة وذكية. |
Bilimciler bu sınırlamayı oldukça basit bir yolla çözdü: Kaydın yönünü yataydan dikeye çevirdiler. Bu da alansal yoğunluğun 2,5cm (1 inç) kare başına bir terabite yaklaşmasını sağladı. | TED | الباحثون قامو بحل هذه المشكلة بطريقة بسيطة ملفتة للنظر : بتغير اتجاه التسجيل من شكل طولي إلى شكل عمودي، مما سمح بالوصول إلى كثافة واحد تيرا بت بالإنش المربع. |
Eğer üçüncü bir yolla değiştirirseniz, karnabahar elde ediyorsunuz. | TED | و إن غيرتها بطريقة ثالثة سوف تحصل على القرنبيط |
Ama beni asıl şaşırtan şey, kuşların bu duruma oldukça tuhaf bir yolla uyum sağlamasını fark etmemdi. | TED | لكن الشئ المثير حقاً بالنسبة لي كان معرفة أن الطيور تتكيف بطريقة غير عادية بتاتاً. |
Pakistan'daki bir ISP (Internet hizmet sağlayıcısı) abonelerinin erişimini oldukça sıradışı bir yolla engellemeyi seçti. | TED | حسناً هذا المزود من باكستان أختار طريقة فعالة للحظر أمام مشتركيها بطريقة غير عادية. |
Biliyorum ama bir süreliğine bu hastalıkla farklı bir yolla savaşmayı düşünüyorum. | Open Subtitles | أعلم ولكن أظن علي مقاومة هذا بطريقة مختلفة , لبعض الوقت |
Onlarla barışçıl bir yolla çalışmayı denemek için ne kadar mesafe gittiğimi bilmiyorsunuz. | Open Subtitles | أنتِ لا تعرفين كم مرة حاولتُ أن أتحدث معهم بطريقة ودية |
Ama Dünya'nın iç sıcaklığı gezegenimizde başka bir yolla da derin değişikliklere yol açtı. | Open Subtitles | لكّن حرارة الأرض الداخلية قد أحدثت تغييراً عميقاً لكوكبنا بطريقة أخرى، |
Diğer yandan orada görünen buzul binlerce yılı aşkın bir süreçte bambaşka bir yolla oluşmuştu. | Open Subtitles | قد تشكّلت هذا العام ولكن ذلك النهر الجليدي المتجمّد في الأعلى تشكّل قبل آلاف السنين بطريقة مختلفة تماماً |
İşi sihirli bir yolla halledecek bir yöntem buldum. | Open Subtitles | رغم ذلك شعرت بنعاس لذيذ لأني بطريقة سحرية وجدت طريقي |
Şimdi onlar sadece aslanların bildiği bir yolla rahatlıyorlar. | Open Subtitles | وبوسعهم أن يرتاحو بطريقة لا يعرف كيفيّتها إلا الأسود |
Diğergâmlığın bir matematiksel denklem kullanarak, evrimsel mantığını açıklayan bir yolla ortaya çıktı. | Open Subtitles | بإستعمال مُعادلة رياضيّة, خرج بطريقة توضّح المنطق التطوّري في الإيثار. |
Gençler, ebeveynlerini, yedikleri yiyecekleri geri çıkararak mı yoksa başka bir yolla mı besliyor, bilemiyoruz. | Open Subtitles | سواء أطعمت الصغار آبائهم بالطعام المتقيّأ أو بطريقة أخرى، فإننا لا نعلم. |
Hayır, önemsediğim şey bunu akıllı bir yolla yapman. | Open Subtitles | كلا، ما يهمني هو انكِ تتفاعلين مع القضية بطريقة ذكية |
Maddie, karma karışık, dolambaçlı bir yolla, babana söylemek istediğin bir şey vardı? | Open Subtitles | مادي ,اهناك شئ تريدين اخباره للأباك؟ بطريقة معقدة؟ |