Bu, organizasyonumun üzerinde çalıştığı şeylerden biri: aynı bölgedeki insanların birbirleriyle iletişim kurmasına ve yardımlaşmasına olanak sağlayacak yerel bazlı iletişim altyapısı. | TED | وهذه أحد الأشياء التي تعمل عليها مؤسستي الآن، البنية التحتية للاتصالات المحلية القائمة على تحديد المكان، التي تسمح لسكان نفس المنطقة بالتواصل فيما بينهم وتقديم المساعدة لبعضهم البعض. |
Bu erkeklik organı. Orada binlerce küçük polen tanecikleri var ve burada dişilik organı ve bunlar tüy adı verilen küçük şeyler. Ve çiçeğe kokusunu veren de budur ve bitkiler, kokuları aracılığıyla birbirleriyle iletişim kurarlar aslında. | TED | هذه السداة هذه آلاف من حبات اللقاح الصغيرة، وها هي المدقة هناك، وهذه تلك الأشياء الصغيرة المسماة بالترايكومز. و هذا ما يجعل الزهرة تعطي العبير، والنباتات تتواصل بالفعل فيما بينها عن طريق العبير. |
Ve deniz memelilerinin milyonlarca yıldır yapmış olduğu, hem kendi dünyalarını kontrol altında tutmak hem de birbirleriyle iletişim halinde kalabilmek için sese dayalı iletişim kurmaktır. | TED | لذا فقد طورت الثديات البحرية على مدى عشرات الملاين من السنين طرقا تساعدها على التحرك .. وهي وسائل صوتية تمكنها من استكشاف عالمها كما تمكنها من التواصل فيما بينها |
Bu nöronlar, aralarındaki bağlantılılar aracılığıyla ufak titreşimler ya da elektrik akımları yollayarak birbirleriyle iletişim kurarlar. | TED | والخلايا العصبية تتواصل مع بعضها البعض من خلال إرسال نبضات صغيرة أو تموجات كهربائية من خلال الروابط لبعضها البعض. |
Şempanzeler gerçekten bilgisayar aracılığıyla birbirleriyle iletişim halindeler. | TED | الشمبانزي فعلا تتفاعل مع بعضها البعض من خلال أجهزة الكمبيوتر. |
Normalde beynin elektrik sinyalleri karmaşık bir korodur. Beynin farklı bölgeleri birbirleriyle iletişim halindedirler. | TED | عادة، الإشارات الكهربائية في الدماغ هي في حالة من الفوضى لأن أجزاء مختلفة من الدماغ تتواصل مع بعضها البعض |
Yansıma yapan herhangi bir yüzey yoktur, bütün sular opak kapların içindedir ve en önemlisi de birbirleriyle iletişim kurmalarına izin verilmemektedir. | TED | فليس هنالك أي أسطح عاكسة جميع المياه توضع في حاويات عاتمة والأهم من هذا كله أنه من غير المسموح لهم بأن يتواصلو فيما بينهم! |
birbirleriyle iletişim kurmak için bir yöntemleri de yok. | Open Subtitles | وطريقة للتواصل فيما بينهم |
Yani belki dev dinozorların birbirleriyle iletişim kadar aynı şekilde, hem de bellowing ile. | Open Subtitles | لذا ربما الديناصورات العملاقة تتواصل مع بعضها البعض بنفس الطريقة، بالإضافة إلى الخوار |
Gerçekten karmaşık olan bir konu varsa, o da Büyük Kanyon'da yaşamış ve birbirleriyle iletişim içinde olmuş olan insanlar, veya Afrikanın savanlarında, ya da Alaska'nın donmuş körfezlerinde, ve sonra bu köylerden bazıları | TED | هذا ما هو بالحقيقة مُعقد , أن كانت هناك أناس تعيش في أماكن مثل الجراند كانيون , تتعاون مع بعضها البعض , أو على السافانا في أفريقيا , أو على سواحل ألاسكا المتجمدة , وبعض من هذه القُرى |
Artık gezegenin gücünün ona saldırmak için birbirleriyle iletişim kurduklarına hemen hemen eminim. | Open Subtitles | والآن, أنا "على وشك" أن أكون متيقنةً أن تلك هي القوى المعادية, تحاول أن تتواصل مع بعضها البعض -لترتيب الإعتداء عليها |
Los Angeles'daki aslanların yeni bir mutasyonla uzun mesafeden birbirleriyle iletişim kurmaları mümkündür. | Open Subtitles | من الممكن أن تشوه جديد سمح للأسود في (لوس آنجلوس) بالتواصل مع بعضها البعض من مسافات بعيدة |