Biri o tuzağı, bu şeye canlı yemek sunmak için kurmuş olmalı. | Open Subtitles | أحزر وضع شخص ما الذي هناك لتزويد وجبات الطعام الحيّة لهذا الشيء. |
Yürümek için bu şeye ihtiyacın olmadığını sanıyordum. | Open Subtitles | أعتقد أنك لن تحتاج لهذا الشيء ثانيةً لأجل المشي |
Yani Emmett'in bu şeye katılacağını biliyorsun, değil mi? | Open Subtitles | انتظري، أنت تعلمين أن إيميت سوف يذهب لهذا الشيء صحيح؟ |
Ama o şey gerçekleşmeyince bu şeye geçiş yaptım. | Open Subtitles | ولكن عندما لم تحل هذه المسألة انتقلت لهذا الشىء |
Zaman geçti, çok değil, baktım herkes bu şeye takılıyordu. | TED | مرت حياتي، وبعد فترة قصيرة، رأيت كل شخص أعرفه متعلق بهذا الشيء. |
bu şeye tırmanıp, elinizdeki bayrağı tepesine dikeceksiniz. Gülümseyecek, el sallayacaksınız. | Open Subtitles | ويرفعون العلم بابتسامه ويحيونه |
Silahları hazır edin ve bu şeye çarpalım! | Open Subtitles | -فعّلوا نظام القصف، سندك هذا الشيء . |
- bu şeye kaç kişi geliyor peki? | Open Subtitles | كم عدد الناس فى الحقيقة الذين سيأتون لهذا الشيء |
Bu dövüş için idman yapmama, bu şeye hazır olmama yardım et. | Open Subtitles | ساعدني تدريب لهذه المعركة، مساعدتي للحصول على استعداد لهذا الشيء. |
Eğer varlıkların yokluğu hakkındaki iddialar hakkında düşünürseniz, sözde varlıkların yokluğunu tesis etmeye çalışmanın açık bir yolu da bu şeye bir tanım sunmak ve sonra, herhangi bir şeyin bundan memnun olup olmadığını görmek olurdu. | TED | وإذا فكرتم في الادعاءات حول عدم وجود الأشياء، أحد الطرق الجلية لاثبات عدم وجود الشيء المزعوم هو أولا بتقديم تعريف لهذا الشيء و من ثم نحكم اذا كان هناك ما يثبت الوجود من العدم. |
bu şeye tek başıma gitmeyeceğim. | Open Subtitles | أنا لن أذهب لهذا الشيء من دون مرافق |
Baba, bugün bu şeye gitmeni düşünmüyorum. | Open Subtitles | أبي، ينبغي ألا تذهب لهذا الشيء اليوم. |
Tüm öğleden sonramı bu şeye bakarak geçirdim. | Open Subtitles | لقد كنتُ أنظر لهذا الشيء طوال المساء. |
bu şeye birlikte gidiyoruz, değil mi? | Open Subtitles | إذًا نحن ذاهبان لهذا الشيء سويًا، صحيح؟ |
45 dakikadır bu şeye bakıyoruz. | Open Subtitles | فقد كنّا نحدق لهذا الشيء لـ45 دقيقة. |
bu şeye tek başıma gitmeyeceğim. | Open Subtitles | أنا لن أذهب لهذا الشيء من دون مرافق |
Saçma sapan bir dava için... bu şeye yardım edecek vaktim yok. | Open Subtitles | ليس عندى وقت لهذا الشىء... ...وارفع دعوى سخيفة. |
Tamam, elimdeki bu mıknatıslar bu şeye bağlı. | Open Subtitles | حسنا ، الآن ، لدي هذا المغناطيس وهو مثبّت بهذا الشيء |
Beni bu şeye bağladınız iğneler sapladınız ve buna test dediniz. | Open Subtitles | وصلتني بهذا الشيء ووخزتني بالإبر وسمّيتَ ذلك اختباراً |
bu şeye tırmanıp, elinizdeki bayrağı tepesine dikeceksiniz. | Open Subtitles | ويرفعون العلم بابتسامه ويحيونه |