Burada hayat kurtarıyorsunuz ve bu harika bir şey. | Open Subtitles | لانك تنقذ الأرواح هنا و أظن ان ذلك رائع |
Lip'le görüştüğünüzü biliyorum ama ona da dediğim gibi bence bu harika bir şey. | Open Subtitles | ولكن كما أخبرته أعتقد أنّ ذلك رائع |
Bence bu harika bir şey. | Open Subtitles | أعتقد أن ذلك رائع |
Yani adamı tamamen yanlış tanımışım. bu harika bir şey! | Open Subtitles | أعني, لقد إتخذتُ فكرة خاطئة عن هذا الرجل, هذا رائع |
bu harika bir şey. Hiç kimse bana dik dik bakmıyor. Kimse beni izlemiyor. | Open Subtitles | هذا رائع ، لا أحد يحملق في لا أحد ينظر إليّ |
Ve seni istiyorlar ve bu harika bir şey. | Open Subtitles | و هم يريدونك، وهذا أمر رائع للغاية |
bu harika bir şey ama bizi Darren Piersahl'a yaklaştırmıyor. | Open Subtitles | وهذا عظيم ولكن هذا لا يقربنا " أكثر من " دارين بيرسال |
Ben Amerika'nın özgürlükler ülkesi olduğunu düşünüyorum ki bu harika bir şey. | Open Subtitles | أعتقد بأن أمريكا هي أرض الحرية وهو أمر رائع |
Bence bu harika bir şey. | Open Subtitles | أعتقد أن ذلك رائع. |
Bence bu harika bir şey. | Open Subtitles | أظن أن ذلك رائع. |
bu harika bir şey. | Open Subtitles | ذلك رائع لكن مؤخراً، أنا... |
bu harika bir şey. | Open Subtitles | ذلك رائع |
bu harika bir şey. | Open Subtitles | ذلك رائع. |
bu harika bir şey. | Open Subtitles | و ذلك رائع |
Kariyerine baksana. Bir başarıdan diğerine koşuyorsun. bu harika bir şey. | Open Subtitles | أقصد , أنظر إلى حياتك المهنية أنت تنتقل من انجاز إلى انجاز آخر و هذا رائع |
Tv'ye çıktık. bu harika bir şey. Ama sen benimle alay ediyorsun. | Open Subtitles | نحن على التلفاز، هذا رائع وأنت تقذف علي من سخريتك |
Stitch, benim için çalıştığına inanmıyorum adamım. bu harika bir şey. | Open Subtitles | لا أصدق أني قابلتك يا صاح هذا رائع للغاية |
Berlin'e de yıIda bir iki kes geldiğinden, bu harika bir şey. | Open Subtitles | وهذا أمر رائع بما أنّه لا يزور (برلين) إلاّ مرّة أو اثنتين بالعام |
Neredeyse 40 yıl önce, ilk tüp bebek olan Louise Brown doğdu. bu harika bir şey ve sanırım o zamandan beri beş milyon tüp bebek, beraberlerinde sonsuz mutluluk getirerek dünyaya geldi. | TED | إذ تقريباً ومنذ 40 عاماً بالتحديد، وُلد (لويز براون) وهو أول طفل أنابيب اختبار في العالم، وهذا أمر رائع جداً، وأعتقد أنه ومنذ ذلك الحين قد وُلد خمسة ملايين طفل من خلال التلقيح الصناعي، جالبةً سعادةً لا تعد ولا تحصى. |
- Biliyorum işini ciddiye alıyorsun ve bu harika bir şey, ama bence, bir molaya ihtiyacın var. | Open Subtitles | -أعلم بأنك تتعامل مع عملك بجدية وهذا عظيم , ولكن اعتقد بأنك تحتاج الى الراحة |
Artık dünya çapındasın ve bu harika bir şey ama ortalıkta olduğundan fazla geri planda kaldın. | Open Subtitles | أصبحت عالمياً الآن، وهو أمر رائع بصراحة لكنك أمضيت الكثير من الوقت متخفياً أكثر مما فعلت في العلن |
diye düşündük. En önemlisi şu: bu bir kendin-onar kültürü, ürününüzün ya da hizmetinizin onarılması için uzun süren bürokratik sistemlerden geçmesi gerekmediği için bu harika bir şey. | TED | الشيء الرئيسي هي ثقافة إصلاح الاشياء محلياً وهو أمر رائع ، لانه يعني ان المنتج الخاص بك أو خدمتك لا يجب عليها الذهاب إلى نظام اداري ضخم للحصول على تصليحه |