bunlardan birisi, bu bitkilerin her biri kuraklık toleranslı yapmak istediğim bir tahıl için bir model teşkil ediyor. | TED | أحدها إن كل واحدة من هذه النباتات تخدم كنموذج لمحصول أريد منه أن يصبح مقاوما للجفاف. |
bunlardan birisi dolu, diğeri de yeni gelenlerin kullanması için boştu. | Open Subtitles | أحدها مسكون, و الأخر شاغر, و كان مخصصاً للقادمين الجدد |
İkisi kasık bölgesinde ki bunlardan birisi, karnının alt kısmına saplanmış. | Open Subtitles | اثنان في منطقة الفخذ أحدها أصابت البطن السفلي |
bunlardan birisi Kuzey Amerika'daki Superior Gölü'nden büyük. | Open Subtitles | أحدها أكبر من بحيرة سوبريور في شمال أمريكا. |
bunlardan birisi, aslında mantıksal açıdan gayet iyi bir fikir iniş ve çıkış düğmesi olmayan bir asansör, eğer sadece iki kat arasında hizmet verirse, bu gerçekten çok korkunç olurdu. | TED | أحدها كان أيضاً، رغماً عن أنها فكرة جيدة منطقياً لنحصل على مصعد بدون أزرار أعلى واسفل عليه، إذا كان يخدم طابقين فقط، إنه مرعب بدموية، حسناً. |
bunlardan birisi, adanın bir süre de olsa dış dünya tarafından görülebilir hâle gelmesi oldu. | Open Subtitles | أحدها هو أن الجزيرة ظهرت للعالم الخارجي |
Kılık değiştirme rezilliği de bunlardan birisi. | Open Subtitles | وصمة العار هذه أحدها |