"bunu değiştirmeye" - Traduction Turc en Arabe

• تغيير ذلك
• تغيير هذا

Benim için ya da çocuklar için bunu değiştirmeye çalışma.
لا تحاول تغيير ذلك من أجلى أو من أجل الأطفال

Ben zamanımızın yapı taşının sadece uzmanlar için olmasını kabullenemiyorum, bu yüzden bunu değiştirmeye karar verdim.
شخصيا لا أقبل هذا، أن وحدات البناء في زمننا مخصصة للخبراء، لذا قررت تغيير ذلك.

bunu değiştirmeye çalışırsam ya ben öleceğim ya da Abel zarar görecek.
لو حاولت تغيير ذلك ، أما سوف أقتل أو سوف يؤذى

- Ailen yok mu? - bunu değiştirmeye çalışıyorum işte.
ـ حسنا ، أنا أعمل جاهدة على تغيير هذا الوضع

bunu değiştirmeye başlamak zorundayız.
يجب علينا حقاً البدء في تغيير هذا

bunu değiştirmeye yönelik siyasi bir adım yok.
ما من سياسة قادرة على تغيير ذلك.

Birçok kadın bunu değiştirmeye çalıştı. Sadece gönlüme göre birini bulamadım...
لكن نساءٌ عديداتٌ حاولن تغيير ذلك إلّا أنّني لم أجد تلك التي...

Haklıydın. Bu yüzden bunu değiştirmeye başladım.
كنت محقاً، لذا عزمت على تغيير ذلك.

Ve ben bunu değiştirmeye çalışıyorum.
وأحاولُ تغيير ذلك.

Belki bunu değiştirmeye çalışıyordur.
ربما هى تحاول تغيير ذلك

bunu değiştirmeye çalışacağım.
وإنى... آمل... أن أحاول تغيير ذلك.

Belki de bunu değiştirmeye çalışıyorum.
ربّما أنا أحاول تغيير ذلك.

Ben bunu değiştirmeye çalışıyorum.
أنا أحاول تغيير ذلك

Başlangıçta, Luke ve Mark'ın farklı olduğunu görebiliyordum ve öbür anneler bunu değiştirmeye çalışsalar bile ben onları, oldukları gibi sevmeyi seçtim.
سابقا ، إستطعت أن أرى أن لوك ) و (مارك) مختلفين) و أن أمهات أخريات حاولن تغيير ذلك لكنني إخترت أن أحبهم لما هم عليه

- bunu değiştirmeye çalışıyorum.
هدفي هو تغيير ذلك

(Alkış ve tezahüratlar) Ama gördüğünüz gibi, annem Teksas'tayken kadınlar için fazla olanak yoktu ve açıkçası hayatı boyunca bunu değiştirmeye çalıştı.
(تصفيق وهتاف) كما ترون، عندما ظهرت والدتي في تكساس، لم يكن هناك الكثير من الفرص للنساء، صراحةً، قضت والدتي حياتها بالكامل محاولةً تغيير ذلك.

Biliyorsunuz Kolombiya'daki çatışmalar öyle uzun süredir devam ediyor ki ne ben, ne de annem ülkemizi hiç barış içinde görmedik. Bütün bu acıları gören benim gibi biri için sadece iki seçenek vardı: ya buna alışacaktım ya da bütün kalbimle bunu değiştirmeye çalışacaktım.
كما تعلمُ، استمر الصراع الكولومبي لفترة طويلة جدا بحيث لم أرَ أنا أو والدتي دولتنا في حالة سلم، وبالنسبة لشخص مثلي، الذي عاش حياته منفصلًا عن كل هذه المعاناة. لم يكن هناك إلا خياران فقط: إما أن أتعود على هذا الأمر، أو يمكنني محاولة تغيير هذا الوضع من صميم قلبي.

bunu değiştirmeye çalışıyoruz.
ونحن نحاول تغيير هذا

bunu değiştirmeye çalışıyorum.
أنا... أنا أحاول تغيير هذا