Önemli olan düşman olmadığımızdır. bunu kanıtlamak için bize bir şans verin. | Open Subtitles | المقصود هو اننا لسنا اعدائك أعطنا فرصه لإثبات ذلك |
bunu kanıtlamak için elinizde sadece yanık bir metal parçasındaki parmak izim var. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي لديك لإثبات ذلك هو بصمتي على قطعة معدن محترقة |
bunu kanıtlamak için memnuniyetle DNA örneği vereceğim. | Open Subtitles | وأنا سأعطي بسرور عينة حمضي النووي لإثبات ذلك. ذلك الطفل ليس لي. |
"Bu deri altında hepimiz kardeşiz, ve bunu kanıtlamak için insanlığın derisini yüzmeye hazırım." | Open Subtitles | كلنا أشقاء تحت جلودنا و أنا جاهز لأسلخ جلد البشرية لأثبت ذلك |
Ama artık bunu asla öğrenemeyeceğiz çünkü bunu kanıtlamak için en iyi şansını elinden aldın. | Open Subtitles | ولكن الآن ؟ نحن لن نعرف لأنك قد سرقت أفضل فرصة له لاثبات ذلك |
Ve.. bunu kanıtlamak için bir şansım olmasını isterdim. | Open Subtitles | وأودّ الحصول على فرصة أخرى لإثبات هذا. |
bunu kanıtlamak için birine ihtiyacım olacak. | Open Subtitles | أريد متطوعاً لأثبت الأمر عليه |
Ama bunu kanıtlamak için rehine almak aklına gelmiş en salakça fikir. | Open Subtitles | ولكن أخذ رهائن لإثبات ذلك هي أغبى فكرة فعلتَها |
Senin davacılarını aradıysa bunu kanıtlamak için telefon kayıtlarını getirebilirim. | Open Subtitles | إذا كان قد هاتفَ المدعين بإمكاني الحصول على سجل الهاتف .لإثبات ذلك |
O zaman bunu kanıtlamak için bir şans buldun. | Open Subtitles | حسناً، يبدو بأنكِ ستنالي فرصة لإثبات ذلك. |
Evet göğüslerine kazınmış harfler de öyle diyor ama bunu kanıtlamak için mahkeme edildiklerinden şüpheliyim. | Open Subtitles | أجل, كما ذكرت العبارة ,المحفورة على صدريهما لكن أشك أنه تم محاكمتهم لإثبات ذلك |
Onu gerçekten seviyorsan bunu kanıtlamak için tek bir şey yapabilirsin. | Open Subtitles | إذا كنت تحبها حقاً, هناك شيء واحد يمكنك القيام به لإثبات ذلك. |
Pekâlâ, dinleyin, gerçekten değiştim ve bunu kanıtlamak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | حسنٌ، انصتوا، لقد تغيرت حقًا وأنا متحمتس لإثبات ذلك |
Ve bunu kanıtlamak için teste ihtiyacım yok. Üzgünüm. | Open Subtitles | أود أن أتزوجك ولا أحتاج لاختبار لأثبت ذلك |
Şimdi bunu kanıtlamak için seni öpeceğim. | Open Subtitles | أعتقد أني سأقبلك الآن لأثبت ذلك |
Seni seviyorum ve bunu kanıtlamak için birşeyler yapacağım! | Open Subtitles | أحبك , وسأفعل أي شيئ لأثبت ذلك ! يجب أن تصدقيني |
Ama bunu kanıtlamak için makyaj tekniklerinden fazlası gerek. | Open Subtitles | ولكن سوف يأخذ أكثر من من تقنيات مكياج لاثبات ذلك |
Tahminimce bunu kanıtlamak için hayatı boyu şiddete başvurdu. | Open Subtitles | تخميني هو انه عليه لاثبات ذلك من خلال حياة مليئة العنف |
bunu kanıtlamak için hiç şansım yoktu. | Open Subtitles | لم تكن لديّ أيّة فرصة لإثبات هذا |
bunu kanıtlamak için birine ihtiyacım olacak. | Open Subtitles | أريد متطوعاً لأثبت الأمر عليه |
bunu kanıtlamak için, o kafiri Tanrı'nın gücü ile yok edeceğim. | Open Subtitles | ولأثبت ذلك, سأعاقب الكافر بقوة الملك |
Sadece bunu kanıtlamak için delile ihtiyacımız vardı. | Open Subtitles | لقد كنا في حاجة لأدلة من أجل إثبات ذلك فحسب. |