Zaten onun makinesi de tam çalışmıyor ki. Bunu kanıtlayan bir parmağımız bile var. | Open Subtitles | حسناً، جهازه أيضاً لم يكن يعمل بكامل طاقته، ولدينا إصبع لإثبات ذلك |
Ben etkilenmedim. Bunu kanıtlayan evraklarım var. | Open Subtitles | أنا لستُ مصاباً لديّ أوراق لإثبات ذلك |
Neyse ki Bunu kanıtlayan fotoğraflarım var. | Open Subtitles | لحسن الحظ لدي الصور لإثبات ذلك |
Bunu kanıtlayan kanıtım var, ama bana hiç zaman vermediniz. | Open Subtitles | لدي الدلائل التي تثبت ذلك ولكنك لا تمنحني أي وقت |
Eğer ufacıkta olsa Bunu kanıtlayan bir iz varsa, onu bulacağım ve sen bana ne yaptığınızı anlatacaksın. | Open Subtitles | لو أن هناك نقطة تراب تثبت ذلك سوف أجدها وسوف تحاسب على ما فعلت |
Bunu kanıtlayan yanık izlerim var. | Open Subtitles | حصلت على علامات الحرق لاثبات ذلك |
- Bunu kanıtlayan bir belge falan var mı? | Open Subtitles | أهناك أوراق أو شي ما لإثبات ذلك ؟ |
Ve bizimde Bunu kanıtlayan bir fotoğrafımız var. | Open Subtitles | ولدينا الصورة لإثبات ذلك |
Bana sinir hastası teşhisi koydular, bu 'savaş bunalımı' anlamına geliyor bu da benim aklen ve ruhen elverişsiz olduğumu gösterir ve Bunu kanıtlayan belge de işte burada. | Open Subtitles | الجيش شخص حالتي بالنورستانيا وهي تعني صدمة من القصف مما يعني اني غير لائق ذهنيا وهذه الاوراق التي تثبت ذلك |
Ofisimde Bunu kanıtlayan sekiz ayrı dosya var. | Open Subtitles | لدي ثمان ملفات في مكتبي تثبت ذلك |
Karımda Bunu kanıtlayan resimler var. | Open Subtitles | وزوجتي لديها الصور التي تثبت ذلك |
Bunu kanıtlayan kamera görüntüleri de var. | Open Subtitles | وهناك صور من الكميرات الأمنية تثبت ذلك |
Norma Rivera'yı öldürdüyse Bunu kanıtlayan fotoğraflar olmalı. | Open Subtitles | "إن كان قد قتل (نورما رفيرا) فإنّ بحوزته الصور التي تثبت ذلك" |
Bunu kanıtlayan yanık izlerim var. | Open Subtitles | حصلت على علامات الحرق لاثبات ذلك |