Bunun tek açıklaması bir şekilde uzay-zaman sürekliliğinin dışına çıkmış olmalıyız. | Open Subtitles | حسناً ، التفسير الوحيد لهذا أن نحن بطريقة ما خارج إستمرارية وقت الفضاء |
Bunun tek açıklaması da Val o kadar korkutucu bir şeyle yüzleşti ki bu onun kalbini durdurdu ve yüzü de son anda hissettiği ifadeyle kala kaldı yani dehşetle. | Open Subtitles | التفسير الوحيد هُو أنّها واجهت شيئاً مُخيفاً للغاية، أوقف قلبها وجمّد وجهها في آخر تعبير خاضته، الذُعر. |
Bunun tek açıklaması katile yakalandıktan sonra toplarla temas kurmuş olması. | Open Subtitles | هذا التفسير الوحيد لقد لامست الكرات بعد خطفها |
Birinin anahtarı vardı o hâlde. Bunun tek açıklaması bu. | Open Subtitles | لابد أن المفاتيح مع أحد، هذا هو التفسير الوحيد |
Evet, sanırım Bunun tek açıklaması sihir olabilirdi. | Open Subtitles | صحيح.. أعتقدأنالسحر... هو التفسير الوحيد لذلك ... |
Bunun tek açıklaması, DNA'nın yetişkin bir hücreden gelmiş olması. | Open Subtitles | التفسير الوحيد هو ان ال (دي ان ايه) الاصلي جاء من خلية بالغ |
Büyücülük. Bunun tek açıklaması. | Open Subtitles | السحر إنه التفسير الوحيد |
Bunun tek açıklaması bu. | Open Subtitles | إنّه التفسير الوحيد. |
Seni anlıyorum, Charlie. Bu yaptıklarının tek bir açıklaması olabilir Bunun tek açıklaması... | Open Subtitles | تمكنتُ منك ، يا (تشارلي) ، التفسير الوحيد من أجل تَصَرُّفك |
'Bunun tek açıklaması, delilik.' | Open Subtitles | "كان التفسير الوحيد الجنون". |