"düzeltmen" - Traduction Turc en Arabe

• إصلاح
• تصلح
• تصحيح
• لتصحيح
• تصلحي
• تُصلح
• قومتِ

Hayır. Herkes için her şeyi, devamlı düzeltmen gerekmiyor.
ليس عليكِ إصلاح كلّ شيء للجميع على الدوام

Bunu düzeltmen gerekiyor.
بما في ذلك هرب متجول تيتان . نحن بحاجة إلى إصلاح هذا

Kim bilir, belki diğer ikisiyle aranı düzeltmen için birkaç tavsiye kapabilirsin.
ومن يدري؟ قد تجدين إرشادات من أجل إصلاح الأمور مع الآخرين.

Aranı düzeltmen gereken asıl insan Lux.
الشخص الذي يجب ان تصلح الامور معه هو لكس

Dünyadaki tüm yanlışları düzeltmen gerekiyormuş gibi etrafta koşturuyorsun.
أنت تسير في الأنحاء كما لو كان عليك تصحيح كل خطأ في العالم

Ama bunu düzeltmen için sana bir fırsat daha vereceğiz.
لكنّنا سنمنحك فرصة أخرى لتصحيح الأمر.

Hoşuna gitse de gitmese de sana düzeltmen için bir şans veriyoruz.
نحن نعطيك الفرصة لكي تصلحي ذلك سواء أعجبك ام لا

Bu karmaşayı düzeltmen gerek.
يجب أن تُصلح هذهِ الفوضى

Bu tamamen senin itibarını düzeltmen için.
هذا الأمر حول محاولتك إصلاح سمعتك

Bunu nasıl yapacaksın, Gary? Bütün olanları düzeltmen, kaybolan güveni tekrar inşa etmen için folyoda vanilyadan...
كيف تخطط لفعل ذلك " قاري " ؟ إصلاح كل ما حدث استرجاع الثقة بيننا

Kontrolden çıktı. Bunu düzeltmeni istiyorum... Bunu düzeltmen lazım.
لقد خرجت عن السيطرة وأردت إصلاح هذا

Bu kabloyu düzeltmen lazım.
يجدر بك إصلاح هذا السلك

Bu işi düzeltmen gerek Raymond.
عليك إصلاح الامر

Olanları artık düzeltmen mümkün değil.
لا يمكنك إصلاح علاقتنا.

Bu senin papyonunu düzeltmen kadar kolay bir durum değil.
انه لَيس أحد تلك الأشياءِ التي يُمْكِنك اصلاحها مثل ما تصلح ربطة عنقك

Donal, bu meseleyi düzeltmen ve işleri yoluna sokman lazım.
اسمع يا دونال, أريدك أن تصلح هذا و أن تكون بخير, موافق؟ و ثابت.

İşler kontrolden çıkmadan durumu düzeltmen büyük önem arz ediyor.
-من المهم أن تصلح الأمور قبل أن نفقد السيطرة عليها

Courtney, buraya geldiğin için çok mutluyuz ama Dr. Minton ile arandakileri düzeltmen için hiç yol yok mu?
كورتني، ونحن سعداء أنكم جئتم إلينا في وقت الحاجة، ولكن لم يكن هناك أي وسيلة هل يمكن أن تصحيح الامور مع الدكتور مينتون؟

Dünyadaki tüm yanlışları düzeltmen gerekiyormuş gibi etrafta koşturuyorsun.
إنّك تتجول في الجوار كأن عليك تصحيح كل خطأ في العالم.

Bu hayatını düzeltmen için bir fırsat!
.هذا الهراء مهم, هذه فرصة لتصحيح حياتك

Zaman'ın bize ihtiyacı var olanları düzeltmen O'nu iyileştirmen ve 12 Maymun'un dünyayı yok etmesini engellemen için sana ihtiyacı var.
...الزمن يحتاجنا ...يحتاجك أنت لتصحيح الأمور ...ﻹصلاحه

Bunu düzeltmen için seni istememiştim.
لم أكن أريدك أن تصلحي الأشياء من أجلي.

Dişlerini düzeltmen dışında.
فيما عدا أنكِ قومتِ أسنانك.