Bozuk olmayan bir şeyi çaresizce düzeltmeye çalışmaları çok trajik. | Open Subtitles | مأساة أن يحاولوا باستماتة إصلاح شيء ليس معطوبًا من الأصل |
Bu ilişkiyi düzeltmeye başlamak istiyorsan işte sana bir fırsat. | Open Subtitles | إذا كنت تريد حقا لبدء إصلاح هذه العلاقة، هنا فرصة. |
Bu istenmeyen durumu düzeltmeye çalışıyoruz. | Open Subtitles | بينما نحاول تصحيح هذه الظرف المؤسف للغاية |
Hadi ama, Jack, bu benim hatam. Bırak da düzeltmeye yardımcı olayım. | Open Subtitles | هيا يا جاك ، هذا خطأي إسمح لي أن أحاول إصلاحه |
Sonra yine bir dükkan açarız ve çocukların dişlerini düzeltmeye başlarız. | Open Subtitles | ومن ثم نفتتح عيادة ونبدأ في اصلاح اسنان الاطفال مرة اخرى |
Ne yapsak da ne kadar düzeltmeye çalışsak da geçmiş sürekli değişiyor. | Open Subtitles | الآن، كل ما نقوم به برغم محاولتنا لإصلاح الأمور التاريخ يتغير بإستمرار |
Şimdi, ne yaparsak yapalım, nasıl düzeltmeye çalışırsak çalışalım, geçmiş sürekli değişiyor. | Open Subtitles | الآن مهما كان ما نقوم به، مهما حاولنا إصلاح الأمور، فالتاريخ سيتغيّر |
Ne yapsak da ne kadar düzeltmeye çalışsak da geçmiş sürekli değişiyor. | Open Subtitles | الآن مهما كان ما نقوم به مهما، حاولنا إصلاح الأمور فالتاريخ سيتغيّر |
Ne yapsak da ne kadar düzeltmeye çalışsak da geçmiş sürekli değişiyor. | Open Subtitles | الآن مهما كان ما نقوم به، مهما حاولنا إصلاح الأمور، فالتاريخ سيتغيّر |
Şimdi ne yaparsak yapalım, nasıl düzeltmeye çalışsak da, tarih sürekli değişiyor. | Open Subtitles | الآن مهما كان ما نقوم به، مهما حاولنا إصلاح الأمور فالتاريخ سيتغيّر |
Ne yapsak da ne kadar düzeltmeye çalışsak da geçmiş sürekli değişiyor. | Open Subtitles | الآن مهما كان ما نقوم به مهما حاولنا إصلاح الأمور فالتاريخ سيتغيّر |
Bu şekilde insanların belgelerine ulaşarak yasayı çiğnediler belki evet, ama aynı zamanda o firmayı ürünlerini düzeltmeye zorladılar. | TED | بتطفلهم بهذا الشكل على ملفات الناس، نعم، لقد خرقوا القانون، لكنهم أيضاً أجبروا الشركة المصنعة على إصلاح منتجهم. |
Yeniden bir Bakire Meryem yaratarak insanlığı düzeltmeye çalışıyorsun. | Open Subtitles | لقد حاولت تصحيح البشرية عن طريق خلق مريم العذراء. |
Üzgün olduğunu, düzeltmeye çalıştığını ve seni bırakmalarını söyledim. | Open Subtitles | لقد أخبرتهم أن يطلقوا سراحك، لأنك نادم وتُريد تصحيح الأمور |
Router'lardan birinde sorun vardı. düzeltmeye çalışıyordum. | Open Subtitles | هناك مشكلة فى أحد الموجهات أنا أحاول إصلاحه |
Ne zaman düzeltmeye çalışsam, daha kötü oldu. | Open Subtitles | ,ذلك لأن كلما حاولت إصلاحه أصبح الامر أسوأ |
Eh, Selmak beni bazı ilişkileri düzeltmeye zorluyor. | Open Subtitles | حسنا سلماك يضغط على للعمل على اصلاح الامر |
Son birkaç saattir bu elbiseyi düzeltmeye ve temizlemeye çalışıyorum ve emin ol değişen birşey yok, | Open Subtitles | أنا لدي فقط عدة ساعات لإصلاح هذا الفستان و تنظيفه وأن أتأكد بأن لاشئ آخر سيحدث له |
Ama ruh halini düzeltmeye çalışıyorsan, sanırım benim seninle gelmem bu amacını engelleyebilir. | Open Subtitles | إلا أني افترض أنك تحاول تحسين نفسيتك ومع قدومي معك سيتدحض تلك الغاية. |
düzeltmeye çalışmadığım büyük kusurlarım olduğu için kusura bakma! | Open Subtitles | اعذريني لأنّني لديّ عيوب هائلة لا أعمل على إصلاحها |
Sonra işleri düzeltmeye çalışmalıyım diyorum daha iyi bir hayat, vesaire. | Open Subtitles | لكن أعتقد بأن علي أن أصلح بعض الأشياء لحياة أفضل فقط |
Belki bu hatayı düzeltmeye çalışıyordur. | Open Subtitles | لجريمة غير مرتبطة او انه مات ربما يحاول ان يصحح ذلك الخطأ |
Yani bunu geçmişte 2003' te keşfettikten sonra yapmamız gereken şey bunu düzeltmeye çalışmak için bir yol bulmaktır. | TED | ما نود القيام به بعد اكتشاف هذا في عام 2003 هو التوصل إلى وسيلة ما لتصحيح ذلك. |
Günahlarından dolayı tövbe etti, ve şimdi yaptığı hataları düzeltmeye çalışıyor. | Open Subtitles | لقد ندمت على خطاياها وتحاول التعويض عنها |
Onu düzeltmeye çalışıyoruz, tamam mı? | Open Subtitles | والآن الآن لم أعد كذلك ذلك ما نحاول اصلاحه, صحيح؟ |
İyi birine kazık attığını ve bunu düzeltmeye çalıştığını söyledi.. | Open Subtitles | فقط انه استطاع إغواء شخص جيد وانه أراد تصويب الوضع |
Tüm bildiğim, Kira'ya gerçek bir anne olabilmek için her şeyi düzeltmeye çalıştığım. | Open Subtitles | كل ما أعلمه أني عدت لأصلح الأمور، لأكون أم حقيقية لـ"كيرا". |
Bir elektrik akışı oluşturarak bunu düzeltmeye çalışır. | Open Subtitles | و تحاول تصحيحه من خلال وجود تدفق للتيار الكهربائي. |