Şu binadan çıkıyorsun, köpeğin sıçıyor ve dışkıyı yerde bırakıyorsun. | Open Subtitles | تخرج من ذلك المبنى وكلبك يتبرز وتترك البراز حيث يسقط |
dışkıyı yeniden dağıtmak için bir gecemi harcadım. | TED | و قضيت ليلة واحدة فقط في إعادة توزيع البراز. |
Bu sayede ağız açık kalıyor ve ağızlarına gelen dışkıyı engelleyemeden sistemlerine aktarıyorlar. | Open Subtitles | لدينا في الجهاز الهضمي الدائري يحمل الفم مفتوحا، حتى أنها لا تستطيع إيقاف البراز القادم إلى جهازهم الهضمي |
Bilimadamları fosil dışkıyı severler. | Open Subtitles | يحبّ العلماء البراز الأُحفوري. |
Çok az patolog bağırsağındaki eser miktardaki dışkıyı görebilir ki bu eser miktarda su baldıranı izine rastladım. | Open Subtitles | جلّ قولي هو أن أقل اخصائيي علم الأمراض قد يفوتون كميات ضئيلة من البراز في أمعائها، والذي يحتوي كميات ضئيلة من ماء الشوكران |
- dışkıyı incele. | Open Subtitles | تفحص البراز |