Siz buna teknolojinin getirdiği dışsal kargaşa da diyebilirsiniz. | TED | يمكنكم تسميتها بالمحاور الخارجية اللعينة. |
Yükselme meselesine girmeyeceğim, fakat bunun dışsal bir iddia olduğunu söylerim. | TED | سوف لن أدخل في تفاصيل ما إذا كان بعث فعلاً أو لا، ولكن سأقول أن هذا ادعاء للحقيقة الخارجية. |
Bu nedenle oluşmakta olan,dışsal kureselleşme kadar önemli olan bir de içsel kureselleşme durumu var. | TED | ولذلك يمكن اعتبار الذي حدث شكلا من أشكال العولمة الداخلي والذي لا يقل أهمية عن العولمة الخارجية |
İstemsizden çok istem dışı olduklarını hissediyorum çünkü omzumu kendim hareket ettiriyorum gibi hissediyorum, dışsal bir güç değil. | TED | أشعرُ أنها أكثر غير طوعية من أنها لاإرادية، لأنني لا أزال أشعرُ وكأنني أنا مَن يقوم بتحريك كتفي، وليس قوة خارجية. |
dışsal gerçek ve içsel gerçek olduğunu düşünüyorum. | TED | أعتقد أنه يوجد حقيقة خارجية وأخرى داخلية. |
dışsal başarı ile içsel değerler arasında sürekli bir kendiyle çatışma halinde yaşıyoruz. | TED | فنحن نعيش في مواجهة دائمة مع أنفسنا بين النجاح الخارجي والقيمة الداخلية. |
Son birkaç yılımı insan motivasyonu bilimini incelemeye ayırdım. Özellikle de dışsal ve içsel motive edicileri incelemeye. | TED | قضيت السنتين الأخيرتين أبحث في علم تحفيز الإنسان. وبالتحديد في القوى المحركة للمحفزات الخارجية والمحفزات الذاتية. |
Tamam mı? İçsel motive edicilere karşı dışsal motive ediciler. | TED | حسناً؟ المحفزات الداخلية مقابل المحفزات الخارجية. |
Kimi senaryolar, dışsal olay ve buhranlardan beslenir. | Open Subtitles | بعض القصص تتحرك بواسطة الأحداث و الأزمات الخارجية |
Tüm hayatını evrendeki dışsal bozukluklara çalışmaya adayınca birkaç çılgınlıktan nasibini alıyorsun. | Open Subtitles | عندما تكرّس حياتك لدراسة المراكز الخارجية للكون تحصل على حصتك العادلة من مقابلة الأشخاص المجانين |
Bu konuda net olmama, içsel gerçeklerimizi dışsal gerçekliğe taşıma veya her ikisinde de adil olmama eğilimine sahibiz ve insanlar bize içsel gerçeklerini söyledikleri zaman da, onları dışsal gerçeklerle savunma yapmaya teşvik etme eğilimine sahibiz. | TED | وأعتقد أننا نميل أن لا نكون واضحين بخصوصها، وأن نحاول نقل حقائقنا الداخلية لأخرى خارجية، وأن لا نكون عادلين بخصوصها مع بعضنا البعض، وعندما يخبرنا الناس عن حقائقهم الداخلية، وأن نحاول جعلهم يدافعون عنها بمعايير الحقيقة الخارجية. |
Günümüzde, çevremizde birçoğunuz gibi, buradakilerin tamamı gibi, benim gibi iyi giyimli, eğitimli kadınlar görüyoruz ve dünyanın değiştiğini düşünüyoruz fakat bu dışsal değişiklikler son derece yanıltıcı çünkü içsel olarak değişmedik. | TED | في الوقت الحاضر، نرى نساء متعلمات جميلاتٍ مثل العديد منكن في هذه الغرفة، كلكنّ في هذه الغرفة وأنا أيضا. نظنّ أن العالم قد تغير لكن هذه التغييرات الخارجية مضللة للغاية، لأننا من الداخل لم نتغير |
Böyle dışsal bir biçimde, sağlığı çerçevelemenin büyük avantajına işaret etmek istiyorum. | TED | وأريد نوعاً ما أن أشير إلى ميزة كبيرة لصياغة مفهوم الصحة بهذه الطريقة الخارجية . |
Kundalini'nin doğal olarak uyanmasını sağlayan içsel ve dışsal güçlerin dengelenmesi noktasına ulaşan bir insana nadir olarak rastlanır. | Open Subtitles | بحدود أفكارهم و بحدودالعالم الخارجي, فأصبح من النادر أن نجد شخصاً يحقق التوازن بين القوى الداخلية والقوى الخارجية التي تسمح بإيقاظ |
Bu metinler yogayı, saf bir bilinç durumuna ulaşma çabalarında dışsal nesnelere odaklanmaktan ''kısıtlama'' ya da zihnin engellenmesi olarak tanımladı. | TED | عَرَّفت هذه النصوص اليوجا بأنها "توحيد" أو كبح العقل عن التركيز على الأمور الخارجية سعيًا للوصول لحالة من الصفاء الذهني. |
Vafiz olma içsel bir vaadin dışsal bir işareti | Open Subtitles | التعميد هي علامة خارجية لتلتزم بها من الداخل |
Burada ilginç olan, artık evrimin birey odaklı bir süreç olduğu, bireyin gereksinimlerinden ve arzularından kaynaklandığıdır, bireyin ortak olandan bağımsız olduğu dışsal, edilgen bir süreç değildir. | Open Subtitles | و المثير للإهتمام هنا أن الإرتقاء قد بات عملية متمركزة حول الفرد منبثقة من إحتياجات و رغبات الفرد و ليس عملية خارجية أو سلبية |
Bu, doktorların halletmek için eğitildikleri mikroplar değil; bu, değişik bir sağlık tanımı, dışsal olduğu, paylaşıldığı ve hakkında bir şeyler yapabildiğimiz için büyük bir avantajı olan bir sağlık tanımı, içsel, genetik olarak belirlenmiş ya da bireyselleştirilmiş olanın aksine. | TED | ليس المقصود هنا الجراثيم التي تدرب الأطباء على التعامل معها ؛ هذا تعريف مختلف للصحة ، الصحة لها ميزة كبيرة لأنها خارجية ، ونتشاركها ، يمكننا أن نفعل شيئا حيالها ، بعكس الصحة الداخلية ، المحددة سلفا وراثيا أو فردية . |
dışsal mantık iktisadi bir mantıktır: girdi çıktı'ya yol açar; risk mükafatı getirir. | TED | المنطق الخارجي هو منطق اقتصادي: المخاطرة تؤدي إلى الربح. |
Güneş sistemindeki dışsal cisimlerin hepsi bir şeye göre tepki veriyordu. | TED | إن كل هذه الأجسام في النظام الشمسي الخارجي كأنهم في ردة فعلٍ على شيء ما. |
Konstantin ve ben uzak, dev bir gezegenin Güneş'in dışsal yörüngesinde olması dışında bir açıklamaya varabilmek için bir yıl geçirdik. | TED | أنا وكنستانتين قضينا عامًا نلتمس أي اكتشاف آخر بعيدًا عن فرضية كوكب بعيد وعملاق في نطاق النظام الشمسي الخارجي. |