Her ne kadar bu sırada benim kadar iyi görünmeyecek olsan da Tanrı biliyor ya, benden daha başarılı olacaksın. | Open Subtitles | الرب يعلم أنكِ ستقومين بعمل أفضل من كل ما قمت به رغم أنكِ لن تبدين بنصف الكفاءة بينما تفعلين ذلك |
Ve kazanmak için, aletin sizi heyet-onaylı bir doktorlar takımından daha başarılı bir şekilde teşhis etmesi lazım. | TED | ولتفوز يجب أن يقدر على تشخيصك بشكل أفضل من فريق اطباء موثقين من المجلس. |
Bazıları, bir dahaki sefere daha başarılı olabilmek için ne yapabileceğini soran notlar gönderiyorlar. | TED | وبعضهم يرسل ملاحظات سائلين عما يمكن فعله حتى يصبحوا أكثر نجاحًا في المرة القادمة. |
Arkadaşlarımızın daha başarılı, daha eğitimli ve bir gün daha iyi birer dünya vatandaşı olmaları için ne yapabiliriz? | TED | كيف يمكننا مساعدة أصدقائنا ليكونوا أكثر نجاحًا وتعليمًا ويومًا ما، مواطنين معولمين أفضل؟ |
Beklenenden daha başarılı oldum. | Open Subtitles | أنجح بسرعة ورثت ذلك عن جدي |
Daha mutlu, daha dengeli ve daha başarılı çocuklar yetiştiriyoruz. | TED | و نُنتج من هُم أسعد,وأكثر استقراراً وأكثر نجاحاً من الاطفال |
beynimiz çok daha başarılı bir şekilde çalışır ve daha fazla, daha hızlı ve daha akıllıca çalışabiliriz. | TED | إذن سوف تعمل أدمغتنا بشكل أكثر نجاحا بحيث نكون قادرين على العمل أكثر وأسرع وبصورة ذكية |
Ayrıca yalan söyleme işinde senden çok daha başarılı. | Open Subtitles | وكان ليكذب بشكل أفضل ممّا فعلتَ الآن حقاً؟ أكان بهذا السوء؟ |
Moloz döküntüleri topları sağlam duvardan daha başarılı absorbe ediyordu. | TED | امتصت الأنقاض صدمات المدفعية أفضل من الأسوار الصلبة |
Ama bazı gençlerin kendilerini olduklarından daha başarılı gösterdiklerini söyledi. | Open Subtitles | كان يعطيني توجيهات, هناك دائماً أحد اليافعين في كواليس العمل يعتقد أنه يعرف أفضل من المخرج |
Oğlum babasından daha başarılı oldu. | Open Subtitles | إبني يبلى بلاءً حسن أفضل من والده العجوز |
Tüm sosyal hiyerarşiyi kapsar şekilde, İsveç'in Britanya'dan daha başarılı olduğunu görüyorsunuz. | TED | كما ترون هنا السويد تسجل بيانات أفضل من بريطانيا على جميع مستويات الهرم الاجتماعي . |
Biz; yurttaşlar ve siyasetçiler ilaç sektörünü düzenlemede, daha başarılı olmalı, onları doğru saiklere teşvik etmeli, gerçekten önem arz eden sorunlara yöneltmeliyiz. | TED | نحن كمواطنين وسياسيين علينا أن نكون أفضل من حيث تنظيم صناعة الأدوية توجيههم، وإعطائهم الحافز الصحيح وتركيزهم على المشاكل المهمة. |
Mükemmeliyetçilik hakkında araştırma yaparken mükemmeliyetçilerin daha başarılı olduğuna dair bir bulguya rastlamadım. | TED | مع ذلك، عندما كنت أدرس الكمالية رأيت إثباتات محدودة تشير إلى أن الأشخاص الكماليين أكثر نجاحًا |
Keza kadın polislerin, erkek meslektaşları ile aynı hatta bazen daha yüksek oranlarda güç kullanımı ile karşılaştıklarını ancak yine de şiddeti ya da agresif davranışları bastırma konusunda genel olarak daha başarılı olduklarını öğrendik. | TED | ونعلم أن الشرطيات يواجهن نفس النسبة من القوة تمامًا كزملائهن من الرجال، وأحيانًا أكثر منهم، ورغم هذا فهن أكثر نجاحًا بشكل عام في كبح السلوكات العنيفة أو العدوانية. |
Belki de onu daha başarılı parasını pokerde harcamayan biriyle görmek istiyorum. | Open Subtitles | أجل، حسنٌ، ربما أٌريد رؤيتها... مع حبيب أكثر نجاحًا. و الذي لا ينفق أمواله في لعب البوكر. |
Daha fazla hizmetkarımız olsaydı, belki de müzakerelerinizde daha başarılı olabilirdiniz. | Open Subtitles | ربما لو كان لديكم المزيد من الموظفين ستكونان اكثر نجاحاً بمفاوضاتكم |
Bu seçenekleri toplumu daha iyi yapmak için mi kullanacağız? daha başarılı, daha nazik | TED | هل سنتستخدم هذه الخيارات لجعل المجتع أفضل، ليكون أكثر نجاحاً ، أكثر لطفاً ؟ |
Eğer rapor veremezsem, 008 yerimi alır. Eminim daha başarılı olacaktır. | Open Subtitles | لو لم أبلغ تقريرى ، 008 سيحل مكانى أثق سيكون أكثر نجاحا |
Şehir merkezine Marty Mendleson'a, çok daha başarılı ilk öpüşme yaşayanların yanına gidelim. | Open Subtitles | وسط المدينة في مارتي Mendleson، ق، يواجه آخرون قبلة الأولى أكثر نجاحا بكثير. |
Ayrıca yalan söyleme işinde senden çok daha başarılı. | Open Subtitles | وكان ليكذب بشكل أفضل ممّا فعلتَ الآن حقاً؟ |