| Ona daha fazla zaman vermeliyiz. Bakın, Zeyna geri dönecektir. | Open Subtitles | يجب أن نعطيها المزيد من الوقت انظر، زينا ستعود به |
| Umurunda değil mi? Bu konuyu polislere bırakıyorum. daha fazla zaman kaybetmeyeceğim. | Open Subtitles | سوف أخبر الشرطة لتتعامل مع ذلك الأمر لن أضيع المزيد من الوقت. |
| İhtiyacımız olan şey daha fazla adam değil, daha fazla zaman. | Open Subtitles | ما نحتاجه الان ليس المزيد من الرجال ولكن المزيد من الوقت |
| - Bana Nato Komuta Merkezini bağla. Artık ona daha fazla zaman veremem. | Open Subtitles | أحضر لي مركز قيادة الناتو لا يمكن أن أعطيه وقت أكثر من ذالك |
| Kızıyla biraz daha fazla zaman geçirmeyi seven bir baba. | Open Subtitles | الأب الذي يحب أن يقضي مزيد من الوقت مع ابنته |
| Ama olayların getirdiği acımasız noktada elimde çok daha fazla zaman vardı. | Open Subtitles | لكن فى بعض الخدع القاسية للأحداث لدى الآن وقتاً أكثر بين يدى |
| Bence arkadaşlarınla daha fazla zaman geçirmelisin. | Open Subtitles | أظنّ أنك تحتاج إلى تمضية وقت أطول مع أصدقائك |
| Onunla daha fazla zaman geçirsem bir şeyler düzelebilir. | Open Subtitles | أفكر فقط أنني لو قضيت معه وقتاً أطول فإن هذا سيساعد |
| daha fazla zaman ve insanla birlikte değişim artık daha muhtemel. | Open Subtitles | مع المزيد من الوقت و الأرواح التي أنقذت إمكانية التغيير أسية |
| Kendimize öğretmek için daha fazla zaman harcasaydık ne olurdu? | TED | ماذا سيحدثُ لو أمضينا المزيد من الوقت لتعليم أنفسنا؟ |
| daha fazla zaman kaybetmek istemiyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أن ذلك يبرر تضييع المزيد من الوقت |
| Seninle daha fazla zaman harcayamam. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أضيِّع المزيد من الوقت عليك |
| Baylar, eğlenceliydi, ...ama daha fazla zaman harcayamayız. | Open Subtitles | حسناً أيها السادة.. كان هذا مضحكاً لكن لا يمكنني إضاعة المزيد من الوقت |
| John Mitchell, ailesine daha fazla zaman ayırmak istediğini söyleyerek BYSK başkanlığından istifa ediyor. | Open Subtitles | جون ميتشل إستقال من رئاسة لجنة ترشيح الرئيس نيكسون لفترة ثانية قال أنه يريد قضاء المزيد من الوقت مع عائلته |
| Babamla daha fazla zaman geçirmem gerekir diye düşünüyorum. | Open Subtitles | أشعر أنّه علي أن أمضي المزيد من الوقت مع والدي |
| Çünkü bu ona yemesi için daha fazla zaman veriyor. | Open Subtitles | من الوضح انّه يهمّ لأنّ ذلك يعطيه وقت أكثر للأكل |
| Sanırım ben de yapabilirdim. Sadece biraz daha fazla zaman alırdı. | Open Subtitles | أفترضأنهبإمكاني،أيضاً، لكنه فقط قد يستغرق وقت أكثر بعض الشيء |
| Orası için sonraya daha fazla zaman yatırımı yapıyormuş gibi düşün. | Open Subtitles | فكري فيه على أنه إستثمار . لقضاء مزيد من الوقت هنالك |
| Ve bu çalışmayı yaptılar ve diyorlar ki; günde iki saat, mahkumlar dışarıda çocuklardan daha fazla zaman harcıyorlarmış. | TED | وقد أجروا تلك الدراسة التي تقول، إنه لمدة ساعتين في اليوم، يحصل السجناء على مزيد من الوقت بالخارج أكثر من الأطفال. |
| Ben, büyükbabamla daha fazla zaman geçirmek istediğimi söylememiş miydim? | Open Subtitles | ألم أخبركِ أنني أريد أن أقضي وقتاً أكثر مع جدي؟ |
| Seni çalışman için yalnız bırakacağız, ama sana daha fazla zaman veremem, Michael. | Open Subtitles | سنتركك وشأنك لتمارس عملك, لكن لا أستطيع منحك وقت أطول مايكل |
| ...ayrıca senin oğlunla daha fazla zaman geçirmen gerektiğini düşünüyor... | Open Subtitles | ثم ظن بأنه يجب عليه بأن يجعلك تقضي وقتاً أطول مع ابنك |
| Bize yanlış bilgi verdi ki adamları daha biraz daha fazla zaman kazansın. | Open Subtitles | بلا شك، لقد أعطتنا المعلومة الخاطئة لتمنح لمعاونيها مزيداً من الوقت للتحرك بحرية |
| Bu insanlar için daha fazla zaman ayırır mıydınız? Öncelik tanır mıydınız? | TED | هل سوف تخصص وقتا أطول لأولئك الاشخاص، هل سوف يكون هناك أولويات؟ |
| daha fazla zaman gerek. Çok geç. | Open Subtitles | نحتاج للمزيد من الوقت تأخر جداً |
| Biraz daha zamana ihtiyacımız var. Üzgünüm. daha fazla zaman yok. | Open Subtitles | نحتاج لمزيد من الوقت - آسف, لا مزيد من الوقت - |
| Ve diyor ki, oyuncuların sanal dünyada gerçek dünyadakinden daha fazla zaman harcaması mantıklı geliyor. | TED | يقول أنه من المنطقي حالياً أن يمضي اللاعبون وقت أكبر في العالم الإفتراضي من الحقيقي. |
| Başkalarıyla nasıl konuşacağımızı anlamak yerine neden konuşmamamız gerektiğine odaklanmaya daha fazla zaman harcadık. | TED | لذلك استغرقنا وقت اكثر في التركيز على لماذا يجب ان لا نتحدث مع الاخرين اكثر من البحث عن كيف نتحدث معهم |
| Artı son zamanlarda banyoda çok daha fazla zaman geçiriyor. | Open Subtitles | كما أنها كانت تقضي وقتا أكثر كثيرا في الحمام مؤخرا |
| daha fazla zaman geçirelim derken kastettiğim bu değildi. | Open Subtitles | اعرف انني قلت اننا يتعين ان نقضي وقتا اطول معا لكن هذا ليس ماكنت اعتقده |
| Zor bir dönemden geçtiğinin farkındayım ama gerekirse şirket sana daha fazla zaman verecek. | Open Subtitles | أدرك أنّك تمرّ بمحنة صعبة ولكنّ الشركة مستعدة أن تمنحك وقتاً إضافياً إذا كان ذلك ضرورياً.. |