Dilimiz, pek çoğu teknoloji ile kazanılmış toplumsal değişimlere ayak uyduramamış durumda. | TED | فلغتنا لم تواكب التغيرات التي حدثت في المجتمع واتي أتى كثير منها مع التكنولوجيا |
Richie son 10 yılda olan değişimlere çok şaşırdı. | Open Subtitles | ريتيشي كان مندهش من كل التغيرات الي صايره في اخر عشر سنوات |
Hatalı olduğunu ya da bütün bu değişimlere karşı olduğumu söylemiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أقول إنك مخطئ أو إنني أعترض على التغيرات -عفوًا؟ |
Hamileliğinden sonra vücudu bir takım normal olmayan değişimlere maruz kaldı. | Open Subtitles | اتضح ان جسدها قد مر ببعض التغييرات غير المعتادة بعد حملها |
Buranın hayvanları her gün hayatlarını ortaya koyuyor... ama sürekli değişimlere rağmen... olağanüstü uyum becerileriyle... yaşam şansları, ucu ucuna kurtuluyor. | Open Subtitles | كل يوم، الحيوانات من شرقيّ إفريقيا تقامر بحياتهم، لكن على الرغم من التغييرات المستمرة التي يواجهونها، تكيّفهم الخارق |
Ama, bundan daha da önemlisi, karaciğerde ve karaciğerin yağ üretiminde oluşabilecek değişimlere bakacağız. | Open Subtitles | لكن, حتى بعد ذلك سنرى التغييرات التي ستحدث بالكبد وانتاجها للدهون |
Rüyalar sırasındaki düşünceler fiziksel değişimlere yol açabilir ve açıyor da. | Open Subtitles | الأفكار خلال النوم تستطيع و تسبب تغيرات جسدية |
Bu hızlı değişimlere yol açan şey hep biraz gizemli kaldı. | Open Subtitles | ما قد يتسبب في هذه التغيرات السريعة يبقى دائما نوعا من أنواع الغموض |
Yarasaların tek yaptıkları basit bağlanma kurallarını uygulamaktı ve bu basit kurallardan topluluğun yapısındaki dramatik değişimlere direnmelerini sağlayan sosyal karmaşıklık ortaya çıktı. | TED | كل ما تقوم به هو اتباع قواعد تجمع بسيطة، و من هذه البساطة ينشأ التعقيد الاجتماعي الأمر الذي يسمح للمستعمرة أن تكون مرنة ضد التغيرات الكبيرة في التركيبة السكانية. |
Eğer ahlaki ilerlemenin tarihine bakarsak, mantıklı argümanlardan esasen ne hissettiğimizdeki değişimlere kadar direkt bir yol izleyebilirsiniz. | TED | وإذا نظرت إلى تاريخ التطور الأخلاقي بإمكانك أن تتبع طريقاً مباشرًا من الحوارات المنطقية إلى التغيرات الفعلية في طريقة شعورنا. |
Ve mimari bu değişimlere bir ayna tutar. | TED | والعمارة هي انعكاس لهذه التغيرات. |
Ama Harold Crick'in maruz kaldığı tüm değişimlere rağmen belki de en kayda değer olanı, bugün işe dönüyor olması. | Open Subtitles | لكن من بين كل التغيرات التي (أصابت (هارولد كريك ربما أكثرها أهمية هو أنه عند عودته للعمل اليوم |
Yayılan CO2 yi toplarsanız bu bir sıcaklık artışına sebep olur bu sıcaklık artışı da bazı çok olumsuz etkilere sebep oluyor. Hava durumu üzerindeki bu etkiler hatta daha kötüsü dolaylı etkiler doğal ekosistemlerin adapte olamayacağı kadar hızlı değişimlere sebep oluyor ve böylece ekosistem çöküşleri yaşanıyor. | TED | إذا جمعتم ثاني أوكسيد الكربون المنبعث ، الذي يقود لزيادة درجة الحرارة ، وأن إرتفاع درجة الحرارة هذا يؤدي الى بعض تأثيرات سلبية للغاية . التأثيرات على الطقس و، ربما التأثيرات غير المباشرة تكون أسوأ، في تلك الأنظمة الايكولوجية (البيئية) التي لا تستطيع التوافق مع التغيرات السريعة، ولذا فإنك تحصل على إنهيار بيئي. |
Gelecekte politik değişimlere direnen, tamamen anayasal koruma altında bir şeyi protesto etmeye çalışacak insanların başına gelecek olan budur. | Open Subtitles | حين يعارضون التغييرات السياسية وعند محاولتهم التظاهر بطرق يدعهما الدستور تماما. |
Bu konuşma evlerimizi ve ortak evimiz olan dünyamızı etkileyecek olan yaklaşan değişimlere hazırlamamız ve daha çabuk toparlanabilmemiz için hazırlanmıştır. | TED | المغزى من هذا الحديث هو ان نجهز انفسنا، ونسعى للتكيف مع التغييرات الاتية والتي ستطال منازلنا الشخصية ومنزلنا الجماعي: الأرض. |
Bu teknik çözümlerin haricinde, Georgetown İklim Merkezi'nde toplumlarla yaptığımız çalışmalar, onlara var olan hangi yasal ve politik araçların elverişli olduğunu ve değişimlere nasıl alışacaklarını düşünmeye teşvik ediyor. | TED | غير هذه الحلول التقنية، لدينا عمل في مركز جورج تاون للمناخ لتشجيع المنظمات في النظر الى الادوات القانونية والبوليصية المتاحة لدراسة كيفية استيعاب هذه التغييرات. |
Biz devrimden ziyade evrim ile ilgileniyoruz. Bu fikir, bir şeylerin zamanla, adaptasyon ve doğaçlama yoluyla, dünyadaki değişimlere evrimleştiğidir. | TED | فبدلاً عن الثورة ، نحن مهتمون أكثر بالتطور وبفكرة أن الأمور تتطور بالتدريج من خلال التكيف والأرتجال وصولاً إلى إحداث التغييرات في العالم |
kutup bölgesi, çevresel değişimlere karşı çok hassastır. | Open Subtitles | - القطب الشمالي حساس جدا إلى التغييرات البيئية |
Hava durumu düzensizdir, bu da mikroskopik düzeydeki bir düzensizliğin büyük ölçekli değişimlere yol açabileceği anlamına gelir. | Open Subtitles | الطقس فوضوي مايعني أنه حتى الإظطراب المجهري قد يؤدي إلى تغيرات على مقياس كبير. |
Beden ve aklımızı zamanda gelen değişimlere karşı koruyor. | Open Subtitles | لقد جعلوا أجسادنا و وعينا منيعا ضد تغيرات الزمن |
Bu sinyaller vücudu birkaç farklı stres hormonu ile dolduran ve vücudu kendini savunabilmesi için hazırlayan fizyolojik değişimlere neden olan kimyasal dalgayı başlatır. | TED | تُطلق هذه الإشارات تسلسلاً كيميائياً يُشبع الجسم بعدة هرمونات توتر مختلفة، تسبب تغيرات فيسيولوجية تُهيء الجسم للدفاع عن نفسه. |