Bu yüz benim değil, bu eller benim değil ama buradaki benim. | Open Subtitles | هذه ليست يداى و لكنى أنا من بالداخل ، و أنا أعرفكى |
Bayan bu bir oyun değil. Bu yüzden hapse girebiliriz. | Open Subtitles | يا فتاة، هذه ليست لعبة، ممكن أن ندخل السجن لهذا |
Ancak, bizim bugün memnun olacağımız bir şekilde gerçeklerden kaçış değil bu. | TED | إنه ليس هروبًا من الواقع قد يشعرنا بالسعادة اليوم، على أية حال. |
- Sana söyledim, bilgisayar oyunu değil bu! | Open Subtitles | لقد قلت لك . إنها ليست لعبة فيديو إذا ماذا هي ؟ |
Ve bu bilimkurgu değil. Bu kamerayi ürettik. | TED | ذلك ليس من الخيال العلمي. لقد بنيناه فعلا. |
Düşsel bir film yapımcılığı değil bu, Hollywood'un bütün o göz boyama tekniklerini kullanıp büyük bütçelere sahip olduğunuz. | TED | انها ليست صناعة أفلام مترفة حيث تقول, أوه, تريد أن تضيف كل بهرجة هوليود, و حيث تمتلك ميزانيات ضخمة. |
Adamımız o değil. Bu senin profilinin yanlış olduğunu göstermez. | Open Subtitles | هو ليس الرجل المطلوب هذا لا يعني ان ملفك خاطئ |
Bu doğru değil. Bu iki duvarın beyaz olması lazım. | Open Subtitles | هذا غير صحيح ، ينبغي أن يكون هذان الحائطان أبيضان |
Bayan bu bir oyun değil. Bu yüzden hapse girebiliriz. | Open Subtitles | يا فتاة، هذه ليست لعبة، ممكن أن ندخل السجن لهذا |
Santi, burası şehir değil bu yüzden çok dikkatli olmalıyız. | Open Subtitles | سانتي، هذه ليست المدينة لذا، من الأفضل أن تكون حذراً |
Bu bir tatil değil. Bu davada eşek gibi çalıştım. | Open Subtitles | هذه ليست عطلة، لقد عملت بكل جد على هذه القضية |
- Hayır, saflık değil bu. Böyle olması gerek zaten. | Open Subtitles | لا ، هذه ليست سذاجة هكذا يجب أن تكون العلاقة |
Hayır, seni bir şey yapmaktan alıkoyma yöntemim değil bu. | Open Subtitles | لا, لا, هذه ليست طريقتي لمنعك من فعل أي شيء |
Bazı kötü haberler. Bu dörtte bir olanlar için değil. Bu dört kişiden dördü de için. | TED | هذه ليست للواحد من أربعة. بل للأربعة من أربعة |
O Musevi değil. Bu adamların nasıl insanlar olduğunu biliyor muydun? | Open Subtitles | إنه ليس يهودياً، أتعرفين كيف يعيشون هؤلاء الناس أتعرفين كيف يبدون؟ |
Bu bir cilt rengi değil, bu bir yaşam tarzı, Brian. | Open Subtitles | إنه ليس فقط لون بشرة .. إنه أسلوب حياة .. براين |
Bunlar kap kacak değil. Bu hassaslık gerektiren bir iş. | Open Subtitles | إنها ليست صناعة القدر و المقالي إنها صناعة دقيقة |
- Doğru değil bu. - Doğru değil bu diyor. | Open Subtitles | .ذلك ليس حقيقي _ .إنها تقول أنه ليس حقيقي _ |
Bunlar finansal değerler değil; bu kültür. | TED | انها ليست حالة مالية او تحليل اقتصادي .. بل انها ثقافة |
Bu politik olarak aktif olmak değil, bu bürokratik olarak aktif olmak. | TED | هذا لا يعد كون المرء فاعلا سياسيا، بل كونه فاعلا بيروقراطيا. |
O akıl hastası değil. Bu gereksiz. Bırakın onu! | Open Subtitles | ،إنه ليس مريض عقلياً هذا غير ضرورى دعه يذهب |
Buralarda olabilecek bir şey değil bu iş, anlarsın ya? | Open Subtitles | انه ليس من نوع الامور التي تحدث هنا انت تعلم؟ |
Bu mantığınızla verebileceğiniz bir karar değil. Bu doğruysa kalbinizde hissedersiniz. | Open Subtitles | ليس هذا القرار منطقياً إن كان ملائماً فستشعران بذلك في قلبيكما |
Devam edelim, hikayenin tamamı bu kadar değil, bu sadece başı. | TED | الآن لنستمر, تلك ليست نهاية الحكاية, تلك هي البداية فقط |
Bunun asla popüler bir tartışma konusu olmadığını sizlere söylemeliyim. Büyük ihtimalle siz, dinleyenler arasında da pek popüler değil bu konu. | TED | الآن يجب أن أخبركم أن هذا لم يكن حجة معروفة للغاية. ومن المرجح أنها ليست معروفة بشدة حتى الآن من قبل بعض الحضور هنا. |
Ama artık böyle bir yer değil, bu uzun yıllar önceydi. | Open Subtitles | إنّه ليس كذلك الآن, ولقد كان هذا منذ سنوات وسنوات عديدة. |
Tanrı aşkına, aptal vakalarınızdan biri değil bu! | Open Subtitles | بحق السماء، هذة ليست واحدة من قضاياك الحمقاء |
çünkü bu sadece Amerika ile ilgili değil, bu dünyayla da ilgili. | TED | الأمر ليس متعلقا فقط بأميريكا. الأمر متعلق بالعالم كله، أيضا. |