Merkez Bankası, Rockville'deki küçük bir bankadan çıktığını söyledi. | Open Subtitles | تتبع الاحتياطي الفيدرالي أنه لبنك صغير في روكفيل. |
Bunları Tuscany'deki küçük bir dükkânda görmüştüm. | Open Subtitles | وجدتها في متجر صغير في توسكاني |
Eastport Plaza'daki bir yedek parçacı, Troutdale'deki küçük bir market. | Open Subtitles | متجر تزويد بالأدوات في "إيستبورت بلازا"، ومتجر صغير في "تراوت ديل". |
"Prairie'deki küçük Ev" dizisinde Bay Ingalls'ın Mary'e söylediğini görmüştüm. | Open Subtitles | (حسنا ، رأيت السيد (إينقل) يقول هذا لـ (ماري في مسلسل منزل صغير في البراري |
Fort Bend'deki küçük bir moteldeymiş. | Open Subtitles | انه لكوخ صغير في فورت بيند |
Birileri Via Soldati'deki küçük restorandan bahsetmişti. | Open Subtitles | (أخبرني شخص عن مطعم صغير في (فيا سولداتي |
Lake ve Olive'deki küçük restorana kadar takip ettim. | Open Subtitles | لقد تتبعته لمطعم صغير في (ليكأوليف) |