Yumurtaları erkeklerin emin ellerine teslim eden dişiler denize doğru uzun yolculuklarına başlıyorlar. | Open Subtitles | وقد استودعنَ بيوضهنَ في مأمن رعاية الذكور، تنطلق الإناث برحلتهنَ الطويلة إلى البحر |
Bu dev buzdağlarının her biri yavaşça denize doğru sürüklenecek. | Open Subtitles | كل جبلٍ من الجبال الجليدية الضخمة سينجرف ببطىءٍ إلى البحر |
Dalga dalga yavrular ve ebeveynleri son sürat denize doğru gidiyorlar. | Open Subtitles | سربٌ يتبعه أسراب آخرون من الفراخ و آبائها يتقدّمون إلى البحر |
Neden bilmiyorum ama denize doğru sürünmeye karar verdim. | Open Subtitles | لا أعلم لماذا ، لكنّي قرّرت أن أزحف باتجاه البحر |
Karadan ayrılıp donmuş denize doğru açılmamız gerekiyor. | Open Subtitles | يلزمنا السفر بعيداً عن اليابسة هناك فوق البحر المتجمد |
Deniz kaplumbağalarının yumurtadan çıkıp denize doğru umutsuz kaçışlarına şahitlik etmek için tam zamanında döndük. | Open Subtitles | فى تمام الوقت لكى نشهد فقسهم و رحلتهم البائسة إلى البحر |
Baktım ve capcanlı kumu gördüm, capcanlı yumurtadan yeni çıkmış kaplumbağalar denize doğru hamlelerini yaptığında kuşlar üstlerinde uçup aniden saldırırken üstlerinde uçup aniden saldırdılar. | Open Subtitles | و نظرت ،فرأيت الرمال كلها حية و حين إنطلقت السلاحف البحرية الجديدة إلى البحر و حين حلقت الطيور و انقضت للهجوم |
Kendilerini bir taraftan petrolle dolu denize doğru atıyordu. Ki orada da yangın vardı. | Open Subtitles | ثم يلقون بأنفسهم إلى البحر الذى كانت تعلـوه بقع الزيت المشتعله هى الأخـرى |
Bazen karaya doğru çekiyor, bazen de denize doğru. | Open Subtitles | أحيانا يدفع نحو الأرض أحيانا خارج إلى البحر |
Alçaktan denize doğru uçmamızı söylüyor. | Open Subtitles | يقول للطيران منخفض إلى البحر الأدرياتيكي. |
Küller radyoaktif değil ve rüzgar havaya yayılan zehri denize doğru taşıyor. Jack Ryan, CIA'den. | Open Subtitles | الرماد ليس مشعّ، والرياح ينفخ المتساقط منه إلى البحر |
Hemen şu adayla aramızı açıp, açık denize doğru yol alalım. | Open Subtitles | دعنا نبتعد عن هذه الجزيرة ونتوجه إلى البحر الواسع |
...o sırada jeologun karısı da sırtı tepelere dönük halde plaj da dikilmiş denize doğru bakıyormuş. | Open Subtitles | بينما زوجة الجيولوجي تقف عند الشاطئ تدير ضهرها للصخور و تنظر إلى البحر. |
Üreme mevsimi sona erdi ve fırtına kuşları kışın sert zamanlarından kaçmak için yakında denize doğru yola çıkacak. | Open Subtitles | انتهى موسم التكاثر أخيراً وسرعان ما سيقصد النَّوء إلى البحر لتجنب أسوأ ظروف الشتاء |
Beslenme işlemi bitince, denize doğru yola çıkma zamanı. | Open Subtitles | التغذية انجزت، لقد حان الوقت للتوجه إلى البحر. |
Bunun için yerel insanlara ihtiyacınız var, çünkü bu otlaklar yanmaya başladıklarında, yangın adeta fırtına gibi ilerliyor. Son kalan kül ve besinleri de denize doğru akan ve oradaki mercan kayalıklarını öldüren ilk yağmurla tekrar kaybediyorsunuz. | TED | وأنتم في حاجة إلى الناس المحليين من أجل هذه الأراضي العشبية، فبمجرد أن يبدأو الحرق، فتمر بها مثل عاصفة وتفقد آخر ما لديك من الرماد و العناصر الغذائية مع أول هطول للأمطار إلى البحر وتقتل الشعاب المرجانية هناك. |
Bahçesini hatırlıyorum, denize doğru uzanan bir bahçe. | Open Subtitles | أتذكر حديقتها والنزول إلى البحر |
Kayalıklardan denize doğru inen, patika bir yol var. | Open Subtitles | ،هنا على الساحل قنـاة تؤدي إلى البحر |
Ve aşağı denize doğru güneye akar, ama bu yolculuğu sırasında bazı yerlerde | Open Subtitles | ..في الشمال- ..أها- و يتدفقُ جنوباً باتجاه البحر إلا أنَّ هُناك أماكن بعينها |
Ateşe verdik ve denize doğru yüzdürdük. | Open Subtitles | وأشعلنا به النار وجعلناه يطوف فوق البحر |