| Kurumuş dokuyu baz alırsak, ölüm zamanı beş ile yedi gün arasında. | Open Subtitles | استنادا الى النسيج الجاف, وضعت وقت الوفاة من خمس الى سبع ايام. |
| Eğer bu dokuyu ölmekten kurtarabilseydik ya da yeniden canlanmasını sağlayabilseydik gerçekten çok harika olurdu. | TED | في الواقع سيكون أمراً رائعاً حقاً، إذا كان يمكن أن نوقف هذا النسيج المتموت من الموت أو أن نساعده على التجدد. |
| Bu kuşun güçlü gagası ve kuvvetli boynu daha zayıf akbabaların kazabilmesi için sert deri ve kas dokuyu kolayca deliyor. | TED | منقار هذا الطائر القوي وعنقه الطويل بإمكانه تمزيق النسيج العضلي بسهولة، فاتحاً المنفذ لبقية النسور الهزيلة للأكل. |
| Kemikteki dokuyu kaldırdım ve bir mantar buldum. Tuhaf değil. | Open Subtitles | .ــ أزلت الأنسجة من العظام ووجدت فطر ــ ليس غريبا |
| Hücrelerin vücuda girmesini sağlar. Hücrelerin yeni dokuyu geliştirmesine izin verir ve doku yenilendiğinde de yapı iskeleti ortadan kaybolur. | TED | تحضر الخلايا الى داخل الجسم, سامحة للخلايا ان تنتج نسيج جديد و بمجرد تكوين النسيج الجديد تختفي الناقلة. |
| Yani dokuyu yutmadan önce sindirir. | Open Subtitles | يَعْني يَهْضمُ النسيجَ قبل الإبتِلاع. |
| Lütfen! Bu tırtıklı kenarlardan kurtulabilmek için daha çok dokuyu almalısın. | Open Subtitles | أنت يَجِبُ أَنْ تَفْرضَ ضريبة هامش أوسع مِنْ النسيجِ للتَخَلُّص مِنْ تلك الحافاتِ المتعرجةِ. |
| Sonra bu dokuyu parçalıyoruz ve iki ayrı hücresel komponentine ayırıyoruz, kas ve mesaneye özel hücreler. | TED | ونفصل هذا النسيج عن بعضه الى مكونيه الخلويين الأساسيين, خلايا عضلية, و خلايا المثانة المتخصصة. |
| Cesetlerin çok hızlı çevrilmesiyle, ölü dokuyu tekrar canlı bir doku haline getirmeyi başardık. | Open Subtitles | إكتشفنا بأننا يمكن أَن نعيد اللحم الميت داخل النسيج الحي |
| Kan akışı tekrar sağlanana kadar dokuyu hayatta tutuyor. | Open Subtitles | نحافظ على فعالية النسيج حتى إعادة الدم إليه |
| Hasarlı dokuyu almak için hemen ameliyat yapılmalı. | Open Subtitles | نحتاج لإجراء جراحة حالاً لنزع النسيج الفاسد |
| Ölü dokuyu canlandıran Eskiler'e ait bir cihaz. | Open Subtitles | أداة للقدماء قادرة على إحياء النسيج المتضرّر |
| Yumuşak dokuyu çıkarırken, iskelet yapısının solunda oluşan kesikler.... | Open Subtitles | آثار التقطيع على الهيكل العظمي متراكبة على هيكل النسيج الناعم |
| Ölü dokuyu alacağız ama modern tıp sayesinde ayağın büyük kısmını kurtaracağız. | Open Subtitles | ستفقدين النسيج الميت لكن بفضل الطب الحديث ستحتفظين بمعظم قدمك |
| Zamanın vardı. Kanamayı kontrol altına alıp, dokuyu nakledebilirdin. | Open Subtitles | كان عندك الوقت,كان يمكنكِ السيطرة على النزيف وزراعة النسيج |
| Gevşek dokuyu katalogladım kurbanın bütün organları ve bezeleri burada ama diğer testis kaybolmuş sanki. | Open Subtitles | قمت بتصنيف النسيج المتحلل، وكل أعضاء وغدد الضحية محسوبة أيضاً لكن يبدو أنّ الخصية الأخرى اختفت |
| Pulmoner arterde bulduğun gizemli dokuyu biliyorsun? | Open Subtitles | تعرفون ذلك النسيج الغامض الذي وجدتموه على شريان كال الرئوي |
| Normalde ayrışma sırasında havaya salınması gereken gazlar, katı çikolatanın içinde sıkışmış ve yumuşak dokuyu, kokulu bir sıvıya dönüştürmüş. | Open Subtitles | الغازات التي عادة ما يتم إطلاقها في الهواء خلال التحلل حوصرت في الشوكولاتة الصلبة حوّل الأنسجة اللينة إلى سوائل فاسدة |
| Yarayı kuruttum, yabancı maddeyi çıkardım ölü dokuyu kestim ve antibiyotik doldurdum. | Open Subtitles | عالجت الجروح , أزلت الأجزاء الدخيلة وقطعت الأنسجة النخرية وملأته بالـمضادات الحيوية |
| Deriyi taşıma sorununu canlı dokuyu kaçırarak çözdü. | Open Subtitles | لقد حل مشكلة نقل البشرة عن طريق اختطاف نسيج حي |
| - Hangi şehir olduğunu bilmiyorum! Ama enfekte dokuyu ülkenize götürüyor. | Open Subtitles | لكنّه يُرسل النسيجَ الملوّث إلى بلدكم |
| Ben orada uyanık ve tamamen felçli halde yatarken... siz "daha çok dokuyu alıyordunuz". | Open Subtitles | أنا كُنْتُ أَكْذبُ مستيقظ هناك ومشلول تماماً بينما أنت إثنان مَفْرُوض ضريبة هامش أوسع مِنْ النسيجِ. |
| Bu yüzden kutunun iç yüzeyine yapışan akışkan dokuyu oradan ayırabiliyoruz. | Open Subtitles | لذا أنتَ تستطيع فصل السوائل من الانسجة الملتصقة بمواد التعبأة |