Ben burada açlıktan bayılacakken, o aşağıda midesini dolduruyordu. | Open Subtitles | أنا كنت على وشك أن أموتّ من الجوع. وهناك هو كان، يملأ معدته |
Burada ilgisiz kimyasalları karıştırıp, gereksiz malzemeler üretiyor soluduğumuz havayı kirletirken, ceplerini dolduruyordu. | Open Subtitles | هنا المكان حيث يملأ جيوبه بالنقود عن طريق خلط المواد الكيماوية لصنع منتجات غير ضرورية حينما يلوث الهواء الذي نتنفسه |
Bu adamı görmüştük, cebine bir şeyler dolduruyordu. | Open Subtitles | راينا هذا الشخص يملأ جيوبه من هذا و ذاك |
Yahudi lider Hanan Ben Hanan Romalılardan kalan otorite boşlugunu dolduruyordu. | Open Subtitles | الزعيم اليهودي (حنان بن حنان) كان يملأ فجوة السلطة التي تركها الرّومان. |
Görevli evrakları dolduruyordu. | Open Subtitles | ... الحارس الذي كان هُناك يملأ الأوراق |
Evi dolduruyordu anlatabildim mi? | Open Subtitles | كان حضوره يملأ هذا المنزل |
Ceplerini dolduruyordu. | Open Subtitles | كان يملأ جيوبه. |