"doluydu" - Traduction Turc en Arabe

    • مليئة
        
    • مليئاً
        
    • ممتلئة
        
    • مليء
        
    • ممتلئاً
        
    • ملئ
        
    • ممتلئ
        
    • مليئا
        
    • مفعمة
        
    • مليئه
        
    • مليئ
        
    • مملوء
        
    • مكتظة
        
    • امتلأت
        
    • مغطى
        
    Ve kafam güvendiğim arkadaşımın çocuğumu çalmasının öfkesi ile doluydu. Open Subtitles ورأسي مليئة بالغضب من صديق موثوق فيه قام بسرقة طفلي
    Bence o teneke kutu salmonella enteritis adlı bir bakteriyle doluydu. Open Subtitles أظن أن تلك العلبة كانت مليئة عن آخرها ببكتيريا تدعى السالمونيلا
    Tekne doluydu, ama karıma yer verdiler çünkü o hamileydi. Open Subtitles القارب كان مليئاً ولكن عملوا غرفه لزوجتى لإنها كانت حامل
    Dar kumsal, havyar renginde ve tamamen hareket halindeydi ama gökyüzü de hareketliydi, etobur kuşlarla doluydu. Open Subtitles الشاطئ الضيق ،ولون الكافيار كان الجميع فى حركة و كانت السماء تتحرك ممتلئة بالطيور آكلة اللحوم
    O yuva cinayet gibi şeylerden tutuklu gençlerle doluydu. TED ذلك المنزل كان مليء بأولاد في الحبس الاحتياطي لتُهم مثل القتل.
    Ama dairesi yiyecekle doluydu. İyi yiyecek değil, ama temel gıdalar. Open Subtitles لكنّ بيته كان ممتلئاً بالطعام ليس طعاماً صحياً، لكن معيشة أساسية
    Yukarıya baktım ve gökyüzü, sınırsız sayıda yıldızla doluydu. TED ثم نظرت للأعلى، فكانت السماء مليئة بعدد لا يحصى من النجوم.
    Bu aşırı doz şoklarından biri okuldan sonra oldu yani kütüphane çocukla doluydu ve patırtı yapıyorlardı. TED حالة جرعة زائدة واحدة على وجه الخصوص وقعت بعد المدرسة، إذا كانت المكتبة مليئة بالأطفال، الضوضاء والاضطراب.
    Dolayısıyla Amsterdam, çiçek bahçeleriyle çevrili konaklarda yaşayarak refahlarını gözler önüne seren varlıklı ve marifetli tüccar ve tacirlerle doluydu. TED وبذلك كانت أمستردام مليئة بالتجار الأغنياء والأثرياء الذين أظهروا ثراءهم بالعيش في قصور محاطة بحدائق من الزهور.
    İyileşme yolculuğum sevgi ve mutlulukla doluydu ama ağrısız değildi. TED كانت رحلتي إلى الشفاء مليئة بالحب والفرح، ولكنها لم تخلُ من الألم أيضاً.
    Büyüdüğüm semt bir çeşit kültürel açıdan kodlanmış bir güzellikle doluydu. TED الأحياء التي نشأت فيها كانت مليئة بنوع من الجمال ذي الرمز الثقافي.
    Tıpkı bildiğimizi sandığımız kozmos gibi bu da gizemlerle doluydu. Open Subtitles و تماماً كالكون الذي ظننا بأننا نعرفه كان مليئاً بالغموض.
    Bir şekilde huzurlu, aynı zamanda enerji doluydu. Dinamikti. TED كان بطريقة ما هادئاً ، وفي الوقت نفسه مليئاً بالطاقة ، كان مفعماً بالحياة.
    Ne? 7 enfiye kutusu vardı burada ve size yemin ederim ki hepsi altın doluydu. Open Subtitles أنه يحتفظ بسبع صناديق للشمع هنا أقسم إنها كانت ممتلئة بالذهب.
    oniki saatlik kan ve ter ve ağları çektiklerinde... hepsi doluydu. Open Subtitles والذى يـُحضرونه الى المنزل بالكاد يحفظهم من الموت جوعاً وبالرغم من ذلك عندما سحبوا شباكهم كانت ممتلئة
    Tamamen zehirli bir gaz olan hidrojen sülfitle doluydu. TED إنه مليء بهذا الغاز السام، كبريتيد الهيدروجين.
    Bak şimdi, önce striptiz kulübüne gittim ama otoparkı doluydu. Open Subtitles أترى,لقد قدت الى نادي التعري,لكن موقف السيارات كان ممتلئاً
    Ruslar muhtemelen öncesinde Magazin'e ya da şeker fabrikasına uğramış olacaklar ki hepsinin eli şeker ve çikolata doluydu. Open Subtitles ويبدو أن الروس كانوا قبل المعركة فى مخزن للطعام أو فى مصنع للحلويات لأن ملابسهم كانت ملئ بالحلويات والشوكولاته
    Çok doluydu, ama tam ben içeri girerken iki kişi bir masadan kalktı. Open Subtitles كان المطعم ممتلئ عن آخره ولكن ترك شخصان طاولة في لحظة دخولي
    Aynı şey kitabımı yazdığımda oldu. Kitabı yazmaya başladım. İlk bölümü yazdım. Harika olduğunu düşünüyordum. Veriler ve rakamlarla doluydu. Anaerkil Maasai kabileleri ve onların sosyolojik kalıplarına dair üç sayfam vardı. TED نفس الشيء حدث حينما كنت أكتب كتابي. بدأت في الكتاب، كتبت الفصل الأول، كنت أعتقد أنه مذهل، كان مليئا بالبيانات و الأرقام كانت هناك ثلاث صفحات عن قبائل الماساي وعن أنماطهم الإجتماعية.
    O kadar hayat doluydu ki onun yanında olmak istiyordun. Open Subtitles وكانت هي مفعمة بالحياة، أتعلم. وأنت أردت أن تكون معها.
    Karışıktı-- çelişki ve uyuşmazlıklarla doluydu. TED كانت هناك فوضى مليئه بالاختلاف في الاراء و التناقضات
    Bir koğuş yaşlı kadınlarla doluydu; sakat, kör. Open Subtitles أحد الأجنحة كان مليئ بالنساء العجائز مشلولات، كفيفات
    Aklını kaybetmeye başladı. Kafası kötülükle doluydu, sanırım. Open Subtitles لقد بدا بفقدانه كان لديه رأس مملوء بالاسلاك السيئة
    "Vagon tıka basa doluydu. Ayakta duran bir adam vardı..." "...ve bir Almandı." Open Subtitles أوه ، العربة كانت مكتظة جدا برجُل واحد فى الأعلى وهو كان ألمانياً
    Tankım doluydu.Vınlamak zorundaydım.Yani... Open Subtitles لقد امتلأت معدتي ، علي الذهاب إلى الحمام
    Cildi, acı veren yara kabuklarıyla doluydu ve bu ıstırabın neden yalnızca kendisine verildiğini merak ediyordu. TED كان جلده مغطى بقروح مؤلمة، وتساءل لماذا كان وحده من يحمل هذه الإصابة.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus