Teyzemin dediğine göre orası yarasa doluymuş, az daha küften ölecekmiş. | Open Subtitles | عمتى تقول بأنها مليئة بالحشرات وكان على وشك الموت من التعفن |
Teyzemin dediğine göre orası yarasa doluymuş, az daha küften ölecekmiş. | Open Subtitles | عمتى تقول بأنها مليئة بالحشرات وكان على وشك الموت من التعفن |
Kötü haberlerim var. Düğünde istediğin grup 25 Mayıs'ta doluymuş. | Open Subtitles | فرقة حفل الزفاف التي اردتها محجوزة في يوم 25 مايو |
Yüzde 40'ı doluymuş gibi davranıyorum. | Open Subtitles | .إنني أتصرف وكأنها ممتلئة بأربعين بالمئة |
Bu yol gizli hazinelerle doluymuş... erkekleri ebedi mutluluğa götüren türden. | Open Subtitles | المسار ممتلئ للوصول للكنز المخفي إنه يقود الرجل لمتعة أبدية |
Ve bizim adamımızı bulduklarında vücudundaki yara kurt doluymuş. | Open Subtitles | .و اسمعهذا. عندماوجدواهذاالرجل, تجويف معدته كان ملئ باليرقات |
Mücevher satıyorlarmış.Bir duvar kasaları varmış.İçi de doluymuş. | Open Subtitles | باعوا المجوهرات. كان لديهم آمنة الجدار . أنها كانت محملة بضائع . |
Soluk borusu zarar görmüş. ÖIdüğünde ciğerleri kan doluymuş. | Open Subtitles | أضرار داخلية بمدخل الهواء رئتيه كانت مملوءة بالدماء عندما مات |
Sandığı görüp görebileceğin en şık kıyafetlerle doluymuş. | Open Subtitles | يقولون لى أن لديها صندوق ملىء بالملابس الانيقة |
Bugünlerde senin pillerinin şarjı da bayağı doluymuş. | Open Subtitles | بطارياتك مشحونة تماماً هذه الأيام. |
Ancak camdaki mineral izi gösteriyor ki, yakın zamana kadar tamamen doluymuş. | Open Subtitles | لكن البقايا المعدنية على الزجاج توضح انها كانت مليئة الى وقت قصير |
Gizli Servis mensuplarından duyduğuma göre hepinizin evleri dinleme aygıtlarıyla doluymuş. | Open Subtitles | أسمع في كل مكان أن الأعضاء في الخدمات السرية منازلهم مليئة بالميكروفونات وأنواع أخري من الأشياء |
Kaleyi doluymuş gibi göstermeye çalıştım. | Open Subtitles | نعم لقد حاولت جعل القلعة تبدوا وكأنها مليئة بالرجال |
Dikkat edin, göbeği nitrogliserin ile doluymuş gibi sallanıyor. | Open Subtitles | انتبهوا, معدته تهتز كزبدية مليئة بالنتروغلسرين |
- Niye almamış peki? - Çünkü 9:00 uçağı doluymuş, évidemment. (açıkçası.) Yer yokmuş. | Open Subtitles | لأن رحلة الساعة التاسعة كانت محجوزة بالكامل لم يكن لديها مكان |
Sanırım teklif yapmışlar, ama bütün vücudu doluymuş. | Open Subtitles | سمعت أنهم أتصلو به لكن جثته كانت محجوزة. |
Bu variller iki saat öncesine kadar ağzına kadar doluymuş. | Open Subtitles | لقد كانت هذه الأحواض ممتلئة منذ حوالي ستّة ساعات |
Yüzde 40'ı doluymuş gibi davranıyorum. | Open Subtitles | .إنني أتصرف وكأنها ممتلئة بأربعين بالمئة |
Telefonum gümüş dolarlarla doluymuş! | Open Subtitles | هيه,هاتفي ممتلئ بالدولارات الفضية |
Depo yarısına kadar doluymuş. | Open Subtitles | اذن الخزان نصف ممتلئ |
Onu öldürmek ister gibi öfke doluymuş. | Open Subtitles | ملئ بالغضب,.. كما لو كان يريد قتلك؟ ارى وجهه. |
Cesedi bulduklarında teknesi Japon turistlerle doluymuş. | Open Subtitles | هو و قارب ملئ بالسياح اليابانييين عثروا عليه هنا في المياه |
Calafuego 1647'de battığında İspanyol devletine giden hediyelerle doluymuş. | Open Subtitles | "كالافويغو" الحقيقية غرقت في 1647 محملة بالهدايا للحكومة الإسبانية |
Papaz evi bavullarla doluymuş. Yahudiler'in bavulları mı? | Open Subtitles | الكنيسة كانت مملوءة بالحقائب |
Tabii ki onlara söyledim. Bu konuda yapabilecekleri hiçbir şey yok. Bütün odaları doluymuş. | Open Subtitles | بالطبع قد أخبرتهم . لا يمكننى فعل شىء حيال ذلك , الفندق ملىء بالحشد |
Senin evin de doluymuş! | Open Subtitles | شقتك مشحونة ايضا |