| Ama tek duyabildiğim o iki ahmağın avazları çıktığı kadar Morris Day'den bahsetmeleriydi. | Open Subtitles | وكل الذى استطيع ان اسمعه هم هؤلاء الاثنين وهم يصرخون عن يوم موريس بكامل طاقتهم |
| İçeriden duyabildiğim kadarıyla, diğerleri bundan memnun değil. | Open Subtitles | من الذي اسمعه هناك هم ليسوا سعداء بشأنه |
| Tek duyabildiğim ölüm. | Open Subtitles | الشىء الوحيد الذى اسمعه هو الموت |
| Şu üzerinde çalıştığın kahrolası rezonans frekansını duymaya çalışıyorum ama duyabildiğim tek şey senin sesin. | Open Subtitles | أنا أحاول سماع التردد الرنان الأحمق الذي تعملين عليه لكن كل ما أستطيع سماعه هو أنت |
| Tek duyabildiğim lanet papağanı olan bir egomanyak. | Open Subtitles | كل ما أستطيع سماعه هو شخص مجنون بذاته ذو بغبغاء لعين |
| Tek duyabildiğim, silah seslerinin oluşturduğu fırtınaydı... | Open Subtitles | ... عندما كان كل ما أستطيع سماعه هو هدير طلقات البنادق |
| Tek duyabildiğim farelerdi. | Open Subtitles | "الفئران" هو كل ما أستطيع سماعه |
| Tüm duyabildiğim onlar. | Open Subtitles | إنها كلّ ما أستطيع سماعه |