Bu herifin tek eksiği bir parça kadife ve küçük bir fare. | Open Subtitles | كل ما ينقص هذا الرجل هو قطعة من المخمل وفأر أليف |
Ama mutlu ailenin bir eksiği var. | Open Subtitles | هناك شيئا واحدا ينقص هذه العائلة السعيده. |
Fazla sık bir şekilde inşa edildiğinde, doğal ışık ve havalandırma eksiği oluyor, bu da sağlıksız koşullara yol açıyor. | TED | وعند بنائها بكثافة عالية، تفتقر الضوء والتهوية، وعادةً ما تؤدى لظروف غير صحية. |
Çoğu inşa alanının işçi eksiği var, ...bu yüzden diğer ülkelerden marangoz tutuyorlar. | Open Subtitles | هناك مناطق بناء كثيرة تفتقر إلى عاملين لهذا تم استئجار بعض النجارين من الدول الأخرى |
O iyi, fakat çok eksiği var. | Open Subtitles | إنه جيد، لكنه يفتقر إلى الكثير من الأمور |
Gaynor'ın listene girmek için birkaç yüz bin dolar eksiği var. | Open Subtitles | (جينور) يفتقر لبضعة آلاف من الدولارات ليكون جيدرًا بالذكر في قائمتكَ. |
Bu yerin eksiği su ve gölgelik, ama onun yerine sıcak ve göz kamaştırıcı güneş var. | Open Subtitles | ما هذا المكان الذي ينقصه الماء والظلّ ويعوّض عنه بحرارة حارقة وشروق الشمس العامي للبصر بيت جميل يا بومبا |
Mükemmel, bu takımın tek eksiği... iki yaşlı herifti zaten. | Open Subtitles | ... رائع , ما كان ينقص هذا الفريق تماماً رجلان كبيران |
Tek eksiği çekirgeler. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي ينقص هو الجراد. |
Var gücünüzle zorlayın ve sebat edin ki çocuklarınızın bir eksiği olmasın. | Open Subtitles | \u200fادفعوا بكل قوتكم، وستحتملون \u200fكي لا ينقص شيء أبناءكم. |
Tek eksiği onlar. | Open Subtitles | ولا ينقص إلا ساكنوها. |
Hayır, bu kasabanın tek eksiği benim kapasiteme eşit suç işlenmemesi. | Open Subtitles | لا لماذا هذه البلده تفتقر هو انقاذ القانون والمساواة في بلادي الحد الأقصى |
Sadece tek bir eksiği var. | Open Subtitles | تفتقر إلى شيءٍ واحدٍ فقط. |
Cheadle'ın eksiği dövüş kabiliyeti. Leorio-san'ın eksiği tecrübe. | Open Subtitles | (شيدل) تفتقر للقدرة القتالية، أما السيّد (يوريو) يفتقر للخبرة. |
Tek eksiği, işin devamını getirmek. | Open Subtitles | ولكنة يفتقر إلى المتابعة |
Artık tek eksiği, uğruna savaşıp, aşık olabileceği bir hanımefendi bulmakmış. | Open Subtitles | و الآن، كل ما ينقصه خلال رحلة بحثه عن الخلود، هو إمرأة يقع في حبها، و يميل إليها |
Ama salak departmanından bir eksiği yok gibi sanki. | Open Subtitles | لكن ليس كأنه ينقصه الجزء الخاص بالتصرف كحقير. |
Şu eve bak. Tek eksiği etrafında bir hendek. | Open Subtitles | إنظر إلى هذا المكان، لا ينقصه سوى خندق |