Ama En önemlisi de şu ki bu, ekibin sadece küçük bir kısmı. | TED | ولكن أهم شيء هو أن هذا هو جزء قليل من فريقنا. |
Kızgın ve usanmıştım, ancak En önemlisi, tam anlamı ile çaresiz hissediyordum. | TED | كنت غاضبة و محبطة و الأهم من ذلك كله شعوري بالعجز المطلق. |
Tasarımın içeriklerinden tek bir tanesi olduğunu düşünmüyorum, ama büyük ihtimalle En önemlisi. | TED | والتي أعتقد أنها ليست المكون الوحيد في التصميم , لكنها ربما الأكثر أهمية. |
Nerde yaşar, nerde çalışır, ve En önemlisi, şu anda nerede olduğu. | Open Subtitles | أين يقطن ويعمل والأهم من كل ذلك أين يمكن أن يكون الآن |
Evet, En önemlisi de kökenini kanitlaman gerekir. | Open Subtitles | نعم، والأمر الأكثر أهميّة بالطبع، أنّك ستحتاج القدرة لخلق الأصليّة. |
Hatırlayın! En önemlisi hızlı olmak. Bu anlaşıldı mı? | Open Subtitles | تذكَروا، أهم شيء هو أن تكونوا سريعين هل هذا واضح؟ |
En önemlisi de Fletcher'in etkilenmemesi. | Open Subtitles | أهم شيء هو الآتي: لن أسمح بأن يؤثر هذا الشيء على الطفل. |
Tamam. Öncelikle, burada olduğumuzu bilmemeleri En önemlisi. | Open Subtitles | حسناً ، أولاً ، أهم شيء هو ألا يعرفوا أننا هنا |
Ama En önemlisi, yetişkinlik hayatı boyunca ilk defa mutlu. | Open Subtitles | الأهم من ذلك أنه ولأول مرة في حياته يبدو سعيداً |
Ancak bu önyargımın yanlış olduğu anlamına gelmiyor ve En önemlisi, bunların hepsi bilimsel olarak test edilebiliyor. | TED | لكن هذا لايعني أن تحيّزي أمر خاطئ، الأهم من ذلك ، أنه من الممكن اختبار كل ذلك علميّاً. |
En önemlisi, Ay'a gidişin kolay olduğu ortaya çıktı. | TED | الأهم من ذلك كله، لذهاب إلى القمر تحولت لتكون سهلة. |
Belki de En önemlisi diğer şirketler üzerinde büyük etkiye sahip. | TED | وكذلك الأكثر أهمية ، وول مارت لهم تأثير ضخم على الشركات الأخرى. |
Ayrıca, En önemlisi de düşük maliyetle yüksek özellikli ürünler elde ediyoruz. | TED | و من ثم ، الشيء الأكثر أهمية هو إنه يعطينا حسابات كبيرة لإنخفاض التكلفة |
En önemlisi de Müdür Jo bugün adama para vermiş. | Open Subtitles | والأهم من ذلك، يقولون أنّ المدير جو أعطاه المَال اليوم. |
Yenilikçilere, yeni pazarlar yaratmak, ve En önemlisi başta bahsettiğimiz halkla ilişkiler sorunlarını ortadan kaldırmak suretiyle fayda sağlar. | TED | إنه يفيد المبتكرين من خلال منحهم سوقًا جديدًا، والأهم من ذلك، عن طريق التغلب على مشاكل علاقاتهم العامة التي بدأنا بها. |
Elbette En önemlisi aile ve dostlardır. Aile ve dostlar. | Open Subtitles | ولكن بالطبع الأكثر أهميّة .هم العائلة والأصدقاء |
Ama benim için En önemlisi, işte bu telefonunuzdaki kodların görünüşü. | TED | وأهم شيء بالنسبة لي، هذا ما تبدو عليه برمجة هاتفكم الخلوي. |
En önemlisi, kanatların sürtünmesi kişiliklerini değiştirir. | Open Subtitles | من المهم جدا , ان القضاء على الاجنحة يؤدى الى تغيير شخصيتهم |
Ama En önemlisi Ailem sağolsun | Open Subtitles | ولكن أهمّ شيء هو أنّ عائلتي هي أفضل ما لديّ |
Şu anda En önemlisi sakin olmanız. | Open Subtitles | الشيء الأكثر أهميةً بأنّ تَبْقوا في حالة هدوء. |
En önemlisi de intikamdan vazgeçmeye ve kan davasına son vermeye çağırıyordu. | Open Subtitles | وللمسلمين أن يعاملوا بعضهم كأخوة وأخوات وقد يكون أهم شىء لى في أنه كان سببا فى إيقاف الأنتقام للقتل الدموى |
En önemlisi bizim elimizde olduğunu bildiğiniz Eskiler'den kalan silah. | Open Subtitles | أهمها سلاح القدماء والذي تعرف أننا نملكه |
Öyleyse parçacıkların kütleleri, kuvvetlerin direnci, ve En önemlisi, karanlık enerjinin miktarı bu ekstra boyutların şekli tarafından belirlenecektir. | TED | لذلك فإن كميات الجسيمات ، ونقاط قوتها والأكثر أهمية ، كمية الطاقة المظلمة يتم تحديدها بشكل الابعاد الاضافية |
O kuralların En önemlisi ise zayıf olarak görüldüğün anda artık zayıfsındır. | Open Subtitles | الأهم من هذا... ثانياً الجميع ينظر لكِ بانكِ ضعيفة. أنتِ كذلك بالغعل. |
Bence insanların sahip oldukları şeyler içinde En önemlisi bu şefkat duygusu. | TED | وانا اعتقد ان اهم شيء يمكن ان ينفعنا اليوم هو التعاطف |