Yapma. Bizim için endişelenmene gerek yok baba. Bir yetişkiniz. | Open Subtitles | لا داعٍ أن تقلق علينا يا أبى نحن ناضجون الآن. |
Eğer kontrolü adam akıllı ele alırsam, onun için endişelenmene gerek kalmaz. | Open Subtitles | , إذا أخذت السيطرة ، بصورة سليمة . أنت لن تقلق عليه |
Şu an biraz sinirli olduğunu varsayıyorum ama bana güven, endişelenmene gerek yok. | Open Subtitles | أحزر أنّك ربّما تكون غاضبًا قليلًا الآن، لكن ثق بي، لا داعٍ للقلق. |
Gerçi endişelenmene gerek yok. Sana adeta tapıyor. | Open Subtitles | لكنكِ لست بحاجة للقلق حيال ذلك فهو راكعٌ عند قدميكِ |
Önümüzdeki haftadan sonra, evrak işiyle ilgili endişelenmene gerek yok. | Open Subtitles | قد لا يكون عليك القلق بالأوراق الرسمية بعد الأسبوع القادم |
Ve artık endişelenmene gerek yok çünkü ortada bilinecek bir şey kalmadı. | Open Subtitles | و ليس عليكِ القلق بعد الآن لإنهُ لم يتبقي شىء ليتم إخباره. |
Benim için endişelenmene gerek yok. Başa çıkabileceğimden daha çok müşterim var. | Open Subtitles | لا تقلقي بشأني أيتها الصغيرة لدي زبائن أكثر مما يمكنني التعامل معه |
Dinle, artık dosya hakkında endişelenmene gerek yok. Tamam mı? | Open Subtitles | اسمعي , ليس عليك ان تقلقي بخصوصه بعد الان, اتفقنا؟ |
Eh endişelenmene gerek kalmadı. Nasıl olsa bir daha asla geri dönmez. | Open Subtitles | حسناً, لا يجب عليك أن تقلق لأنه لن يعود إلى هنا أبداً |
Bak, endişe etmen çok dokunaklı ama endişelenmene gerek yok ki. | Open Subtitles | اسمع , اهتمامك مؤثر لكن يجب عليك أن لا تقلق بشأني |
Elliott sen eve gelene kadar uyumayacağım benim için endişelenmene gerek yok. | Open Subtitles | ايليوت لن انام حتى تصل الى المنزل لا عليك ان تقلق بشأني |
endişelenmene gerek yok, Norstadt. Sen deli değilsin. | Open Subtitles | ما كان يجب أن تقلق يا نورستاد فأنت لست مجنون |
endişelenmene gerek yok. Uzun zamandır kendi başımın çaresine bakıyorum. | Open Subtitles | أنت لست بحاجة للقلق لقد تعودت على رعاية نفسي منذ وقت طويل |
Seyahat vizesi hakkında da endişelenmene gerek kalmadı. | Open Subtitles | الآن لا داعي للقلق بشأن جواز السفر ، سيد |
Elbette, bunun için endişelenmene gerek yok. | Open Subtitles | بطبيعة الحال، لم يكن لديك ما يدعو للقلق بشأن ذلك. |
Teşekkür ederim, ama endişelenmene gerek yok. Ben iyiyim. Pekâlâ, ister inan ister inanma, ama burada çalışmana sevindim. | Open Subtitles | شكرا لك, ولكن فعلاً ليس عليك القلق, أنا بخير |
Ama artık endişelenmene gerek yok, dostum! | Open Subtitles | ليس عليك القلق بخصوص هذا بعداً الآن، يا صديقي |
Başımın çaresine bakarım. Benim için endişelenmene gerek yok. | Open Subtitles | يمكننى تدبر حالى يجب ان تتوقف عن القلق علي |
Artık onu kırmak konusunda endişelenmene gerek yok. | Open Subtitles | حسنا، الان ليس عليكِ ان تقلقي بشأن عدم جرح مشاعره |
Ruth, artık Frank Bennett yüzünden endişelenmene gerek yok. | Open Subtitles | روث ليس عليك ان تقلقي بشأن فرانك بينيت بعد اليوم |
Yeni bir yer bulmak için endişelenmene gerek yok. | Open Subtitles | لا حاجة لأن تقلقي بشأن ذلك سأجد لكِ عملاً |
Ben buralarda oldukça endişelenmene gerek yok, biliyorsun değil mi? | Open Subtitles | لا تقلقى بهذا الشأن طالما أننى بجوارك أنتِ تعرفين ذلك |
- Aç değilim. - Eğer hayvanların öldürülürken, Acı çektiklerini düşünüyorsan endişelenmene gerek yok | Open Subtitles | لست جائعة إذا كنتى تقلقين نفسك بشأن القطط المعذبة لا تفعلين |
Aradığın için teşekkür ederim. endişelenmene gerek yok. İlerlemek üzereyiz. | Open Subtitles | شكراً على اتصالك ولا حاجة لتقلق نحن على وشك البدء |
Bu konu hakkında endişelenmene gerek yok onun füzelerine karşı tamamen duyarsızım. | Open Subtitles | أهلا .. لايوجد شئ لتقلقي منه أنا ممتنع تماماً عن ثدييها |
Şunu bilmeni istiyorum. Şayet Senatör Dallow'la olan buluşma istediğin gibi geçmezse ilişkimiz hakkında endişelenmene gerek yok. | Open Subtitles | أريدك أن تعرف أنّه إن لم يجرِ هذا اللقاء المزمع مع السيناتور (دالو) وفقما تريد |
endişelenmene gerek yok. | Open Subtitles | أنا لست قلق حيالها كثيراً |