Yani, esasında hiçbirimizin kaderinde düzgün bir ilişki olmadığını mı söylüyorsun? | Open Subtitles | إذن ، في الأساس لا أحد منا متجهة إلى علاقة ناجحة؟ |
Bu esasında felsefi bir soru, buna da inanıyorum ve evet ya da hayır testi ile cevaplanamaz, Turing testte olduğu gibi. | TED | هذا في الأساس سؤال فلسفي، في نظري، ولا يُمكن الإجابة عنه باختبار نعم أو لا، مثل اختبار تورنج. |
Bir kelime, esasında insanların aklına girmemizi sağlayan bir anahtardır. | TED | فالكلمة هي في الأساس مهمة عندما تجعلنا نصلُ إلى عقول بعض الناس. |
Bizim 3,5 trilyon dolarlık sağlık hizmeti sistemimiz esasında sağlık oluşturmak için mi yaratılmıştı? | TED | هل نظام الرعاية الصحية ذو ٣،٥ تريليون صمم أساساً للرعاية الصحية؟ |
esasında, yaşlı insanlar... kızını vuran İskoç şövalyeyi sevmediler. | Open Subtitles | لذا أساساً كبير السن لَمْ يَحْب هذا الفارسِ الإسكتلنديِ نالين ابنته |
Burada oturup, esasında homurtulu sesler çıkartarak sizin kafanızda benimkine paralellik taşıyan dağınık ve şaşırtıcı benzer bir düşünce oluşturmayı umuyorum. | TED | إنني أجلس هنا أساسا وأُصدر أصوات شخير، على أمل تكوين نفس الفكرة الفوضوية المشوشة في أذهانكم وهذا يعطي بعض التشبيه للأمر. |
esasında bu ilk. | Open Subtitles | في حقيقة الأمر هذه أول قضية لي |
Bayes'in yaptığı şey esasında bilim adamlarının dünyayı irdeleme şeklini olasılık yöntemini kullanarak karakterize etmek ve tanımlamak için matematiksel bir yol sunmaktı. | TED | وما قام به بايس بشكل أساسي كان ابتكار طريقة رياضية باستخدام نظرية الاحتمالات لتمييز و توصيف كيف يتوصل العلماء إلى حقائق عن العالم. |
Bu esasında hakikati anlamak ve onu gerçekten çözebilmek için hakkında konuştuğumuz şeyin hakikatine ulaşabilmek olarak özetlenebilir. | TED | في الأساس يتلخص الأمر فى فهم الحقيقة وأن تكون قادراً على الوصول إلى حقيقة مانتحدث عنه لكى تتمكن من حل ما يواجهك |
Yani bu, esasında hava aracı taşıyıcısıyla şişme kalenin birleşimidir | TED | هذا في الأساس عبارة عن مزيج من حاملة طائرات وقلعة نطاطة |
Üretimimiz, esasında insan iç çamaşırı içindir. | Open Subtitles | لدينا خط هو في الأساس الملابس الداخلية للإنسان |
Bir suç mahalli esasında, pek çok değişkene bağlı olarak bir mikroklimadır. | Open Subtitles | مسرح الجريمة هو في الأساس مناخ محليّ خاضع لمتغيّرات عدّة |
esasında, belirli şartlar altında dişlerin başlama noktasındaki en küçük pozisyon farkı ölçülemeyecek kadar küçük bir fark, kolun her bir dönüşünde giderek büyüyebilir. | Open Subtitles | فى الأساس .. تحت ظروف ما أقل الاختلافات فى بدء حركة التروس |
Tabii. Triceratops da esasında boynuzlu bir domuz. | Open Subtitles | أجل، الترايسيراتوبس هُو في الأساس خنزير مع قرون. |
esasında son 30 yıldır bir turist kasabasıymış. Ama bu da çok iyi gitmiyormuş. | Open Subtitles | هي في الأساس مدينة سُيّاح للسنوات الـ30 الماضية، لكن ذلك لمْ يكن يسير بشكل رائع جداً. |
On beş yaşında. Az biraz disiplin sorunu mevcut ama esasında iyi bir çocuk. | Open Subtitles | عمرها 15 عاماً، بعض المشاكل التأديبية، ولكنها أساساً فتاةٌ جيدة |
esasında yeni bir Pawnee yaratmayla uğraşıyoruz. Eğer Pawnee içinizden birine bağlanacaksa siz de Pawnee'ye bağIı olmalısınız. | Open Subtitles | نحن أساساً نصنع نسخة جديدة من باوني وإن كانت باوني ستتعهد لأحد منكم |
Kendisi esasında İngiliz Hükümeti'nin bir taşeronuydu. | Open Subtitles | هو كَانَ، أساساً , a مقاول ثانوي الحكومةِ البريطانيةِ. |
esasında öyle. | Open Subtitles | نعم ، أساساً لقد كنت طفلاً ، كما تعلم |
esasında, binada daha iyi havalandırma ve daha iyi koltuklar var ve geliri bir hayır kurumuna gidiyor, hem de çok iyi olanına. | Open Subtitles | أساساً ، هذه أفضل مقاعد في المسرح -و العائدات ستذهب لمؤسسةٍ خيْريّة ، إنه أمر سامي |
Tamamen düzler ve esasında sahte birer karakterler. | TED | إنها شخصيات سطحية، وهم أساسا شخصيات كرتونية. |
esasında... gösteremezsiniz. | Open Subtitles | حسناً ، في حقيقة الأمر ، لا تستطيع |
esasında rekordaki tüm gelişmeler, teknolojinin sayesindeydi. | TED | وهذا التحسن في هذا الرقم القياسي يعود بشكل أساسي إلى التقنية. |