Babam o maçtan hemen sonra odasında topunu, viskisini falan fırlatmıştı. | Open Subtitles | رمى والدي بكراته والشراب وكل شيء عبر الغرفة بعد تلك المباراة |
Babam asabinin tekidir. Bir defasında müşteriye salam fırlatmıştı. | Open Subtitles | ابي مزاجه سيء, ذات مرة رمى السلامي على الزبون |
Babam o kadar sinirlenmişti ki vazoyu tutup televizyona fırlatmıştı. | Open Subtitles | وغضب والدى بشدة, يا رجل لقد رمى فازة صغيرة على التلفاز |
Milyarder bekârımız beş hoş bayana devam gülü vermiş; zekâ, karakter ya da etnik köken belirtisi olanlara ise ret taşı fırlatmıştı. | Open Subtitles | و قذف حجر الرفض على كل من أظهرت الذكاء أو الشخصية أو الأصالة |
Gob mektubu postalamamıştı, ama bir çeşit karşı çıkış olarak... mektubu denize fırlatmıştı. | Open Subtitles | جوب لم يرسل الخطاب لكن، في عملية تحدي... قذف الرساله بشكل مثير فى البحر |
Bu maskeyi ölümlüler arasında kargaşa yaratmak amacıyla, binlerce yıl önce yapıp toprağa fırlatmıştı. | Open Subtitles | و ألقاه إلى الأرض من آلاف السنين لإحداث الفوضى بين اليشر و طبقا للأسطورة |
Bu maskeyi ölümlüler arasında kargaşa yaratmak amacıyla, binlerce yıl önce yapıp toprağa fırlatmıştı. | Open Subtitles | و ألقاه إلى الأرض من آلاف السنين لإحداث الفوضى بين اليشر و طبقا للأسطورة |
Bir keresinde beni korktuğum bir göle fırlatmıştı. | Open Subtitles | ألقاني مرةً في البحيرة، كنت متخوفاً |
En son arabada şarkı söylediğimde, çocuklar bana cips fırlatmıştı. | Open Subtitles | أخر مرة غنيت في السيارة، رمى علي الصغار الشيتوس. |
Sarhoş bir İrlandalı çantamı sokağa fırlatmıştı. | Open Subtitles | و ذاك السكِّير الايرلاندي رمى حقيبتي في الشارع |
Bir keresinde, sen geçerken sana taş fırlatmıştı. | Open Subtitles | ابي يقول انكَ تحتاج الى "خمار" مرةً رمى حِجارة عليك عندما مررت من عندنا |
Bir defa Anthony'e arabanın anahtarlarını vermediği için sandalye fırlatmıştı. | Open Subtitles | هو ذات مرة رمى كرسي باتجاه "أنثوني" لرفضه اعطائه مفاتيح السيارة. |
O kapıya çekiç fırlatmıştı. | Open Subtitles | لقد رمى المطرقة خلال الباب |
Orson bir keresinde bir adama yarım diyet soda fırlatmıştı ama hareket halindeki bir araçtaydık, o yüzden... | Open Subtitles | رمى (أورسون) ذات مرة نصف صودا .. قليلة السكر على رجُل ،ولكننا كنا داخل سيارة متحركة .. لذا، لست |
Trip, Burnside baskınında bana şarjör fırlatmıştı ama mazgal kapağından aşağıya düştü. | Open Subtitles | أو في ذلك الوقت عندما قذف لي (تريب) الذخيرة في الجزء المشتعل وسقطت في قناة الصرف الصحي |