Erkeklerin belki de yarısı, ellerindeki fırsatların değerine layık değil. | Open Subtitles | نصف الرجال الذين أعرفهم لا يستحقون الفرص التي حظوا بها |
Erkeklerin belki de yarısı, ellerindeki fırsatların değerine layık değil. | Open Subtitles | نصف الرجال الذين أعرفهم لا يستحقون الفرص التي حظوا بها |
Girişimcilik genç insanlara, umutsuzca aramakta oldukları ekonomik fırsatların yaratıcıları olma gücünü veriyor. | TED | إنّها تعطي الشبان قوة، ليخلقوا الفرص الاقتصادية التي يبحثون عنها بيأس. |
Bu tür araçlar sayesinde anlaşılması imkansız belgeler herkes tarafından anlaşılabilir görsellere dönüştürülüyor. Bu dışa açılımlarla vatandaşların hükümete geribildirimde bulunması ve yönetime katılması konusunda yeni fırsatların doğması heyecan verici bir gelişme. | TED | أدوات مثل هذه ساهمت في تحويل رف كامل من الوثائق الغامضة إلى معلومات بصرية مفهومة للجمهور، وما هو مثير أنه مع هذا الانفتاح، هنالك فرص جديدة للمواطنين اليوم لإبداء الرأي والمشاركة مع الحكومة. |
Bana, ADM'in Asya ve Avrupa'da yaptığı kontratlarda, komisyon almak için fırsatların doğacağını söyledi. | Open Subtitles | واخبرني أنه ستكون هناك فرص لقبول الرشاوي من بعض العقود التي تأتي من أوروبا وآسيا وأنها كانت عقود أ.. |
Bu hikayede en fazla hoşlandığım şey ise, refah oluşturacak fırsatların neredeyse her yerde bulunabildiğidir. | TED | ما يعجبني بهذه القصص هو أن الفرص لخلق الازدهار بمكن إيجادها في أي مكان. |
Bugün genç bir insan olduğunuzu, bir iş bulup geçiminizi sağlamak zorunda olduğunuzu, bir gelecek inşa etmeye hazır olduğunuzu ve fırsatların zor bulunduğunu düşünün. | TED | إذاً، تخيل أنك من شباب اليوم، تحتاج إلى وظيفة، تبحث عن الرزق، تستعد لبناء المستقبل، ومن العسير الحصول على الفرص. |
Benim ebevynlerimin çocukları için istedikleri fırsatların benzerlerini. | TED | أرادوا الفرص عينها التي أرادها والديّ لي. |
Bu deneyim pek çok soruya neden oldu aralarında ırk ve eşitlik ile ilgili, ve fırsatların ve seçeneklerin bizim ülkemizde kimlere sunulduğu ile ilgili sorular da vardı. | TED | أثارت هذه التجربة الكثير من الأسئلة، بينها أسئلة حول العرق والمساواة ولمن في بلدنا تتاح الفرص والخيارات. |
Buradaki tek eğitimci olarak, her çocuğa aynı fırsatların verilmediğini hatırlatmak isterim. | Open Subtitles | بما أنني المعلمة الوحيدة هنا دعوني أوضح أنه ليس جميع الأطفال لديهم نفس الفرص كالآخرين |
Ama Arizona'da kendimi bulduğum bu pozisyonla ilgili ilginç olan şey gerçek bir devlet okulunda çalıştığım inanılmaz derecede seçmece bir grup öğrenciyle sahiptim. Ve bu tarz fırsatların karşımıza çıktığı böyle anlar hepimize olmuştur. | TED | ولكن الذي كان ممتعاً في هذا المنصب في أريزونا هو انني .. كنت ادرس مجموعة انتقائية مميزة من الطلاب في المدرسة الحكومية تلك علينا ان نرى تلك اللحظات التي يتوجب فيها استغلال الفرص |
Doğrusu, bizden önce gitmiş olanların yaptıkları örnek oldu ve halkın ve diğer insanların kendisini hangi fırsatların beklediğini görebilmesi için alınan ibretler, günümüzün modern insanına örnek teşkil etti. | Open Subtitles | حقا أعمال هؤلاء ذهبت قبل قدومنا وهى يجب أن تكون مثال للرجال فى عصرنا الحديث فيجب على هؤلاء النظر لتلك الفرص المتاحة لهم وأخذ التحذير |
Ve fırsatların kaçırılmamasını... sağlamak için. | Open Subtitles | - الدعم المناسب - والتأكد من كل الهراء - وعدم تفويت الفرص |
fırsatların kucağınıza düşmesini bekleyemezsiniz. | Open Subtitles | أعني أن الفرص السانحة لن تأتي لك بسهولة |
Bilinmeyen fırsatların ve tehlikelerin sınırı. | Open Subtitles | حدود الفرص المجهوله و الأخطار الضئيله |
Müthiş fırsatların yaklaştığı zamanları görür gibiyim. | Open Subtitles | أرى أن الفرص كبيرة في المستقبل |
Bu hayatta inanılmaz fırsatların var ama sen içine sıçıp duruyorsun. | Open Subtitles | لديك كل هذه فرص مذهلة في الحياة، و لكن هل تبقي سخيف لهم. أعني، أنت نجمة سينمائية مادة صالحة لفائدته. |
Ben fırsatların bir ürünüyüm. 50 lerin ve 60 ların kısıtlı fırsatları, kızların sahip olamadıkları. Ve ebeveynlerimin bana verdiklerinin, eşsiz olduğu gerçeğinin bilincindeydim. | TED | أنا نتاج من فرص ، فرص نادرة في الخمسينات و الستينات ، لم تكن لتحصل للفتيات. وكنت واعية لحقيقة أن ما يعطيني إياه والدي كان شيئا فريدا. |
Babam hata diye bir şey olmadığını sadece yeni fırsatların olduğunu söyler. | Open Subtitles | والدي يقول دائماً أنه لا يوجد ما يسمى بالأخطاء و إنما "فرص جديدة |
Amerika'nın gözbebeği Oklahomalı Jennifer Jones'la evlendi... çünkü Amerika'da tüm ırklar ve sınıflar... kaynaşabilir ve fırsatların peşinden beraber koşabilir dedin. | Open Subtitles | تزوج "جينيفر جونز"، محبوبة "أمريكا" لأن الأعراق والطبقات في "أمريكا" يمكن أن يلتقوا ويخلقوا أية فرص يمكنهم خلقها |